Geçen kış diktiğim havuç pantalonu giyme cesaretini yeni buldum. O da geçen haftaların yağmurlu günlerinde kuaför yollarını tutacakken oldu. Hava bir yağıyor bir güneş açıyordu ve ben de üzerimdeki salaş kısa kollu hırkayı bir giyiyor bir çıkarıyordum ufak kuaför turumda.
Bazen insan ne giyeceğini değil ne hissedeceğini bile bilemiyor değişken havalarda. İnsanoğlu etrafındaki her olayın çekim gücünün etkisinde.
İstekleri karşılamak imkanlarca kısıtlı, imkanları arttırmak ise önce istekleri özümüzde güçlendirmekle başlıyor. Her şey zincir gibi birbirine bağlı ve zincirin geneline baktığınızda aslında sadece doğanın minik bir parçasıyız. Zor olan da bu. Bu kadar ufak olup içimizde bu kadar büyük bir gücü emaneten taşımak. Bu güç kabına sığamıyor tabi! Bu yüzden sürekli bir şeyler istiyor, bir yerlere ulaşmaya çalışıyoruz. Başarıları yakaladıkça daha büyüklerine koşuyor ve en tepeye oturduğumuzda her şeyi bırakıp yeni deneyimlere yelken açıyoruz. Yeni yeteneklerimizi keşfetmeye bakıyoruz. Çünkü hayatı yaşamaktan tuhaf bir haz alıyoruz. Bize verilen ve ruhumuzu taşıyan objenin - bedenimizin, fiziksel yeteneklerini keşfetme yollarına düşüyoruz.
Bazıları da reddedip kendi özündeki yetenekleri; başkalarını mutlu etmek için yaşıyor. Hayat onları bir nehir boyunca sürükeyip ölüm kapısına bırakıveriyor. Onlar bu dünyaya kendileri için gelseler bile o kadar hor davranıyorlar ki ruh ve bedenlerine, hayatları son bulduğunda "Ama ben yaşayamadım ki!" diyorlar. Ancak orada geri dönecek güç ve zaman yoktur, hatırlıyorlar hatta pişman oluyorlar...
Zamanı iyi değerlendirmek ve aldığımız her nefesin lezzetine varmak için her adımımızda kendimize bir pay olmalı. Dünyada mutsuz edilmeyi en son hak eden biz anneler - hanımlar değil miyiz? Biz değil miyiz bedenimizin tazeliğini feda edip başka bir varlığı yer yüzüne getirmek için ölümü bile göze alan. Evet, çok değerliyiz! O zaman neden kendimizi hayat sularına bırakıp bizi sürüklemesine izin verelim?
Bazen insan ne giyeceğini değil ne hissedeceğini bile bilemiyor değişken havalarda. İnsanoğlu etrafındaki her olayın çekim gücünün etkisinde.
İstekleri karşılamak imkanlarca kısıtlı, imkanları arttırmak ise önce istekleri özümüzde güçlendirmekle başlıyor. Her şey zincir gibi birbirine bağlı ve zincirin geneline baktığınızda aslında sadece doğanın minik bir parçasıyız. Zor olan da bu. Bu kadar ufak olup içimizde bu kadar büyük bir gücü emaneten taşımak. Bu güç kabına sığamıyor tabi! Bu yüzden sürekli bir şeyler istiyor, bir yerlere ulaşmaya çalışıyoruz. Başarıları yakaladıkça daha büyüklerine koşuyor ve en tepeye oturduğumuzda her şeyi bırakıp yeni deneyimlere yelken açıyoruz. Yeni yeteneklerimizi keşfetmeye bakıyoruz. Çünkü hayatı yaşamaktan tuhaf bir haz alıyoruz. Bize verilen ve ruhumuzu taşıyan objenin - bedenimizin, fiziksel yeteneklerini keşfetme yollarına düşüyoruz.
Bazıları da reddedip kendi özündeki yetenekleri; başkalarını mutlu etmek için yaşıyor. Hayat onları bir nehir boyunca sürükeyip ölüm kapısına bırakıveriyor. Onlar bu dünyaya kendileri için gelseler bile o kadar hor davranıyorlar ki ruh ve bedenlerine, hayatları son bulduğunda "Ama ben yaşayamadım ki!" diyorlar. Ancak orada geri dönecek güç ve zaman yoktur, hatırlıyorlar hatta pişman oluyorlar...
Zamanı iyi değerlendirmek ve aldığımız her nefesin lezzetine varmak için her adımımızda kendimize bir pay olmalı. Dünyada mutsuz edilmeyi en son hak eden biz anneler - hanımlar değil miyiz? Biz değil miyiz bedenimizin tazeliğini feda edip başka bir varlığı yer yüzüne getirmek için ölümü bile göze alan. Evet, çok değerliyiz! O zaman neden kendimizi hayat sularına bırakıp bizi sürüklemesine izin verelim?
13 yorum :
Sen biliyorsun, anlıyorsun beni neler neler demek istediğimi şu yazına. Tanıştığımız andan itibaren hayata bakışın feci etkilemişti beni. İzinden gitmek, seni öğrenip kendi hayatıma uygulamak çok şeyler değiştirdi bende. İyi ki varsın, iyi ki böyle mükemmel yetiştirmişsin kendini. Yoksa ben sensiz napardım :)
Müge: Biliyorum:)Bensizlik diye bir şey yok. Onu çıkar kafandan! Ben burdayım ve iyi ki buluştuk diyoruuuuz veeee:) bundan sonra da hep birlikte oluyoruz. OLSUN O ZAMAN:) AMİİN:) anladın sen onu:)
harika bir dikiş, çok şık olmuş, e tabii giyen de manken gibi olunca ne denir artık, güle güle iyi günlerde kullan.
melike: Çok çok sağ ol da, utandırma melikeee:>
Ellerine sağlık Suzycim güzel olmuş.. Bu pantolonları başkalarında görünce hoşuma gidiyorda; ben karamürsel sepeti gibi olunca kendime yakıştıramıyorum bi türlü ;) seninki çok hoş olmuş ve üzerinde de harika durmuş.. Güle güle kullan tatlım.. Sevgiler :)
Fatma Sultan: Fatmacım ben de çok zor alıştım. Gözüm bir türlü kabullenemededi k.mürsel sepeti gibi durmayı ama en sonunda artık herkeste gördükten sonra alışmaya başladım ve giyebildim. Ben de yeni şeyleri çok çabuk kabullenemiyorum. Klasikçiyiz...
Çok yakışmış canım iyi günlerde giy.Sevgiyle...
suzy kalip burdadan ama sende burda kataloguna ait manken gibi duruyorsun yani ;)
bu ne guzellik.
Style m: OOO diyossuuun:)Teşekkür ederim. Uçayım mı napayım bilemedim ki:)
Tatlı hayat: Teşekkür ederim.
Evet, siz hanımlar, eşler, sevgililer her daim mutlu edilmeye layıksınız!
Akşam eve giderken bi çiçek mi alsam, ne yapsam:)
..Wunderschönes Outfit...Sommerlich Elegant und Edel ;)
lg Marion
Coşkun Hürsel: Al tabi ne düşünüyorsun!!! Çİçek ya bu araba değil işte elbette al:)
Emily Fay: Danke...
Yorum Gönder