11 Kas 2013

Çapulcu yeleği


Çapulcu deyince sizi kötü ve üzücü günlere götürmek istemedim aslında. O günlerde ya da bu günlerde evde ya da dışarıda bir yerlerde konuşamamanın, düşündüğünü söyleyememenin, hakkını arayamamanın, hep sineye çekmenin sonucu bir dışa vurum oldu bu yelek sanırım. Hiç bir işe yaramayacağını bildiğimden konuşmayıp ben sadece; "Allah herkesin güzel kalbine göre versin diliyorum"! Çok severim bu dileği, halamdan öğrenmiştim. Böylece herkes kalbinden geçenin bir muhasebesini yapabilir, (yapmalıdır da) sonra da ilahi adalete huzurla teslim olabilir.


Belki bana çok çabuk pes edip ilahi adalete sığındın diyebilirsiniz ama aslında o kadar da çabuk olmadı. Yıllar içerisinde okuduğum onca kitap bana bunu tavsiye etti hep ve ben son bir kaç yıldır bunu gerçek anlamda başarabiliyorum. Hayatı oyun olarak algılamaya ve sadece mutlu olmak ve yeteneklerinizi ortaya koymak adına yaşamaya başladığınızda artık diğerlerinin fikri o kadar önemli olmamaya başlıyor. Böyle olunca moralinizi bozamayan eleştirmenlere inat evren size minik hediyeler gönderiyor. Siz o hediyeleri mutlulukla kabul edip onlara hakkını verecek kadar çok sevindiğinizde ise sıra yeni bir kapının açılmasına geliyor. Sürprizin nereden geleceğini bilemiyorsunuz bu yüzden algılarınız açılıyor ve bunun için de ödüllendiriliyorsunuz. Sürprizler zinciri mucize bir şeyi yaşadığınızı anımsatıyor size. Hayatın kendisini...


Bir tür meditasyon halinde yaşıyorum artık. Aklımda sadece hayallerim. Bu yelek de bir hayal gibi o karanlık günlerde geldi aklıma. Önü kısa arkası uzun olarak örgü kumaştan yapılacak ve kollara deri parçalar monte edilecekti. Yok istediğim örgüyü parçayı bulamazsam penyeyi yırtarak aklımdaki sonuca ulaşacaktım. Pazara gidince bu parça en üstte ilk tezgahta beni bekliyordu. Gelin görün ki dikmek bu günlere nasip oldu. Kol çevresi, boyun çevresi ya da eteklerde hiç bir yere hiç bir şey geçmedim. Yırtık pırtık görüntüsü kalsın istedim ne de olsa bir çapulcu bu yelek.


Diz üstü çizmeler ise dolabımda bir ilkler. İnstagramda katıldığım; "It's all about the shoes" konulu Vagabond.com/se tarafından düzenlenen bir yarışmada şuradaki instagram fotoğrafımla kazandım. Size hediyemi paylaşacağıma söz vermiştim. Hayatımdaki ilk Vagabond çizmelerim! Kalitelerine hayran kaldım. Eşim de bir ayakkabı gurusu olarak beni onayladı. Şanslı olduğumu söylemiş miydim;)



11 yorum :

gooogoook dedi ki...

Harika hem yazın hem de çapulcu yeleğin canım. Yazdıklarını da çok sevdim. Çapulcu yeleğini de güzel günlerde giy. Şu mucizeler hakkında yazdıklarında beni dah ada heyecanlandırdı. Bense şu günlerde tam da hayallerimi düşünüyordum, bu konuda gerçekten daha yaratıcı olmalıyım;))) Sevgiler.

Suzy dedi ki...

gooogoook: Çok teşekkür ederim canım ya:) Hayal kurmak unutulabilen bir şey, neyse ki yeniden kurmayı da öğrenebiliyor insan! Büyük hayal kurmaktansa genelde herkes korkar ama çocuklar gibi korkmadan kurmak lazım. Hatta o kadar büyük olmalı ki bazen kendini hayalinin olduğu yerden gördüğünde minicik görüp parmakla gösterip gülebilmelisin kendine:D çocuk olmanın tadını çıkarmak lazım.

Unknown dedi ki...

yazının içeriği ve yeleğin bir harika olmuş. Çok güzel şeylerden bahsetmişsin aslında şuan en çokda benim ihtiyacım olan takmamayı başarabilmek. İnşallah seninde söylediğin gibi bunu da mutlu olmaya çalışarak başarabilirim en azından mutlu olduğunu görerek mutsuz olanlara inat...

Suzy dedi ki...

Yeşim Dölekoğlu: Evet böyle insanlar var senin mutluluğundan mutsuz olan ama bu oynadığım kazanma oyununun mantığı başkalarının mutsuz ya da mutlu olmalarına odaklanmadan yaşamak. Yani eğer onlara inat mutlu olmaya çalışırsan olamayacaksın. Aksine içindeki inat duygusu negatif frekansta olmanı sağladığından onları mutlu edecek olaylar başına gelmeye başlayacak. İçindeki dengeyi diğer insanları düşünmeyi iptal ederek korumaya çalış. Affetmeyi henüz başaramıyorsan arkanı dön ve en azından görmemeye çalış. Yani DUR sakın o dediğini yapma! Mutluluk başka kişilere bağlı ya da onlarla ilgili değildir. O sensindir ve aynaya bakınca gözlerinin içindeki ışıltı senin ilk şükretmen gereken mucize olabilir mesela;) Onlara gelince başkalarına kinle bakarken gözleri parlamadığından seni gene kıskanacak ve rahatsız olacaklardır ancak bu artık senin aynanda hiç bir şey değiştiremeyecek! İşte böyle başla benim oyunuma...

B. A dedi ki...

Love your style

ben-ce dedi ki...

yeleğin harika, adı da:)
Senin dediğin aşamaların hepsinden geçtim, ve sonuçta öğrendim ki mutluluk kavramı önemli değil, huzur kavramı önemli. Elbet seni üzecek şeyler de yaşıyorsun, ama o anlarda bile kendini akışa bırakırsan huzurun hiç eksilmiyor. O huzurun içinde acını da yaşayabilirsin istersen, zaten acıyı ötelemek doğru değil. Acının içinden geçmek lazım.Sadece olan her şeyin bütünün hayrına olduğunu bilmek.

Unknown dedi ki...

aslında bi yelek tarifine bakıp cıkıcaktım ama aynı düşüncelerde olduğum güzel bir yazının içine düştüm.teşekkürler...

Unknown dedi ki...

çok haklısın yazdıklarında deniyorum düşünmemeyi fakat çok yakınında olunca o insanlar ne kadar görmezlikten gelebilirim bilmiyorum mutlu olmaya çalışıyorum ama seninde dediğin gibi yine onları mutlu edecek şeyler oluyor ben kendime inanamıyorum bu kadar takıntılı olabileceğime.. yine de yazdıklarınla beni gerçekten çok rahatlattın umarım bende başarırım görmezlikten gelmeyi çünkü onlarında pes edecekleri yok. Çok teşekkür ederim.

Nilgün Komar dedi ki...

harika olmuş.. bence yeni bir çığır açabilirsin :D

Suzy dedi ki...

B.A. Thanks a lot.

Belgin Güven Takunyacioğlu: Evet huzura enerjimiz sabitlenince geri kalan duyguları saf ve güzel hali ile yaşayabiliyoruz. Çok güzel bir uyumlanma. Hayata uyumlanma diyebiliriz.

mycretaionandinspiration: Çok teşekkür ederim, bir daha yolunuz düşerse uğrayın yine beklerim.

yeşim dölekoğlu: Çok yakında da olabilirler ve malesef onlar annemiz babamız belki bazen eşimiz de olabilir! Onların da seçim hakkı var ve oldukları şeyi seçmişlerdir. Buna saygı duyarken kendi fikirlerini ve ne olduğunu da unutmamak benim dediğin şey. Eleştirilebilirsin - ama o eleştiriler doğrultusunda değişmek kararını sen alırsın. Şu anda ne olduğun seni çok mutlu ediyorsa o zaman o eleştiriler sadece birilerinin fikri olarak kalır. Söylemeye çalıştığım şey bu. Görmezden gelmek sayılmaz sadece kendini daha çok önemsemek belki.

Nilgün Komar: Çığır açmak? Neden olmasın, yaşayıp göreceğiz...

Atahan ile hayat dedi ki...

ben bu yeleğe bayıldım...