Ohrid'e ulaştığımızda akşam olmak üzereydi ve gün batımı bu şehri daha da büyülü yapmıştı sanki...
O kadar çok Makedon ve Bulgar halk şarkılarında dinledim ki Ohrid Gölünü, bir gün mutaka ama mutlaka onu görmeye söz vermiştim kendi kendime. İşte karşısındaydım... Sanki o şarkılardaki efsanelere dokunacakmış gibiydim. Öyle büyük bir heyecandı işte orada durup bu güzelliğe bakmak! Karşımda çok romantik, tarih kokan ama modern, yine de küçücük kalmayı ama olgun olmayı başarmış bir şehir vardı. Eşimle göz göze geldik... İkimiz de çok pişmandık bütün tatili burada geçirmediğimize. Burası gerçekten ayıracağımız bütün zamanı hak ediyor gibiydi. Bütün övgüleri hak ediyordu Ohrid hem de hepsini...
Buraya gelmeden önce iyice araştırmıştım Ohrid'i de. Önce hotelimizi seçmiştim. Hoteli seçerken göl kenarı değil de içinde müzik enstrumanları dolu Hotel Belvedere'yi (http://hotelbelvedere.com.mk/ ) seçmiştim. Çok merak ettim antik piyanoları. Gerçekten canım fildişi tuşlara dokunmak istedi bir anda. Yıllar olmuştu öyle tuşlara dokunmayalı. Üstelik içinde iki tane de kuruklu piyano vardı. Burası beni çağırdı, inkar edemem. İyi ki seçmişim ama. Müziği çok severim, balkan ezgilerini de ayrıca severim. Ne de olsa o ezgileri duyarak büyümüştüm. Oraya gidince gerçek orkestra eşliğinde dinlemek istediğim bir sürü ezgi vardı; Makedonsko Devoiche, Ohridskoto Ezero, Bilyana Platno Beleshe bunlardan bir kaçı sadece:)
İşte hoteldeki beyaz piyano ve saz arkadaşları:) Bunu (@lilibebek ) instagram hesabımdan hatırlayabilirsiniz. Artık kendimi yerimde hissetmiştim çoktan. Çok müzikli bir kaç gün beni bekliyordu ve yanılmamıştım. Hotele yerleşince akşam yemeği için resepsiyondaki muhabbetçi görevliden tavsiye aldım. Bizi doğruca çarşıda hotele ait aynı isimli restorana gönderdi. Müzik var mı diye teyit ettim. "İstemediğin kadar..." diye yanıtladı. Dilerim canlıdır diye mırıldandım. "Her gece canlı orkestra!" dedi. Yine de şüphe ile yollandık. Çarşıda park sorunu olmaması adına taxi ile gittik. Taxi 10TL'ye geliyordu (200 MKD) . Taxiciye bir kez daha sorduk Belvedere Restoran'ı. Çarşıdaki tüm restoranlar iyidir, Belvedere daha da iyidir dedi Makedonca. Merak etmeyin İngilizce de konuşuyorlar. Ben sadece işlerini kolaylaştırmak için Makedonca'yı seçtim.
Hotelin antik eşyalar ve müzik aletleri ile dolu olduğu yetmiyormuş gibi restoranları da aynı konseptte idi. İşte keyiften öldüğüm an... Bu dikiş makinası tam kapının girişinde duruyordu. Tabi biz dışarıda oturmayı seçerek büyük bir hata ettik çünkü Ohrid'te yazlar serin geçiyor, akşamları ise daha da serindi. Ona nazaran kışın en fazla 2 dereceye kadar ısı düşüyormuş. Dağların arasında sıcaktan ve soğuktan korunan harika bir iklimi var.
Yemek fotoğraflarına gelince biraz bekleyeceksiniz. Sizleri gezdireceğim nefis bir cennet var. O yukarıda gördükleriniz sadece cennetin "C"si:)
2 yorum :
Harika fotoğraflar, bayıldım. Görüntü gerçekten de cennetten bir parça sanki. Çok etkileyici:). Hoteldeki antik eşyalar ve her bir detaysa ayrı anlamlı bence!;)).
gün batımı fotoları çok güzel oluyor,senin fotolar da harika...
Yorum Gönder