Corfu'da ilk akaşam yemeği için seçtiğim Corfu Sailing Club Restoran'a ilk gece varmaya gücümüz yetmeyince ikinci gecemizde oraya gitmeye kararlıydık. Eşim ne pahasına olursa olsun orayı bulmaya karar vermişti ve ben de aslında sürprizleri ne kadar çok sevsem de orayı görmeden dönmek istemiyordum açıkçası. Ancak Corfu'nun bize hazırladığı sürpizlerden habersizdik. Sakince hazırlanıp yine cırcır böceklerinin sesleri eşliğinde hotelden çıktık. Hedef eski şehire girmeden büyük parkın yanındaki kulenin girişini bulmaktı. Oysa hotelden biraz aşağıya indiğimizde başka bir park vardı ve birden yorgunluğumu alıp götürecek bir manzara ile karşılaştım. Rengarenk elbiseli kızlar, kurulan gösteri platformu, gitarlarının akordunu yapan müzisyenler... Birşeyler oluyordu!
Afişleri görünce Corfu'da geleneksel olarak düzenlenen dünya dans gösterileri festivaline denk geldiğimizi anladım. Meğer o gece festivalin başlama gecesi imiş. Hemen kızların yanına ilerledik ve bize pozlar vermeye başladılar, yetmedi birlikte fotoğraf çekmek istedik:) Kocaman kırmızı rujlu gülümsemeleri ile oturdukları yerden kibarca kalkıp elbiselerinin ihtişamı ile objektifimizi süslediler. Sorunca İspanya grubu olduklarını anladık. Biraz ötedeki gösteri platformunun alt tarafında kalan soyunma odalarından Azeri ve Kafkas ekiplerine gözüme ilişti. Elbiseleri şahane idi ama hazırlıkları bitmemişti, onları rahatsız etmeye kıyamadım, gösterinin heyecanı gözlerinden okunuyordu.
Oysa arkamızda kalan bu erkek gösteri ekibi dansçıları bekliyordu sırasını. Belli ki turistlerin merakı onları çok memnun ediyordu. Genç olmak başka bir hal işte, kafana tüyleri de taksan bu durumla çok eğlenebiliyorsun demek ki:)
Acıkan karnımızın gurultuları bizi çabucak kendimize getirince yürümeye devam ettik ama parkın içindeki kaktüs ağacının altında bir poz almadan gidemedim. Yerlere düşen kurumuş çiçeklerinden bir kaç gün önce bu ağacın üstünde müthiş çiçekler olduğunu anladım ama üzerindekiler de kapalı olunca düz kaktüs gölgesinde poz vermek düştü bana.
Yine sahil yürüyüşü ve bu defa şehre girmeden sahili takip edince bir de ne görelim; Corfu Optimistçileri antrenman yapıyor. Lili hemen durup antrenmanı izlemeye başlıyor. Kendince rüzgarı yetersiz, minik sporcuları da biraz acemi buluyor ve onların kursiyer olduğuna kanaat getiriyor ve daha fazla oyalanmıyoruz.
Hemen eski şehrin yanındaki yeşil parkta bir taksiciye yanaşıp restoranı soruyoruz. Önce farklı bir Marine Restoranı tarif ediyor, şehrin diğer yanını anlatıyor. Yüzüm allak bullak oluyor. Ona haritada bizim söylediğimiz restoranın yerinin karşımızdaki burunda kalenin altında olması gerektiğini anlatıyorum. Sonra toparlıyor, "Sizin söylediğiniz Sailing Club Marine Restaurant" diyor. Onaylıyor ve bizi kulenin giriş kapısına yönlendiriyor.
Nihayet kulenin kapısına veriyoruz, çok da yakında imiş aslında. Yeşil parkı geçince solunda beliriyor geçit kapısı. Sonra taş yollar, kenarlarda antika toplar ve bir zamanlar savaş anında savunma kulesi olduğu hissini kesinlikle aktaran mekanlardan geçiyoruz. Sonra hop yine bir gösteri platformu ve bariyerin önünde duran bir beyefendi biletlerimizi istiyor. Kendisine restorana geldiğimizi anlatıyorum ve yol veriyor. Eşimle bakışıyoruz, yemeği çabuk yesek bari, konseri de gösteriyi de izleyesimiz var bakışları paylaşıyoruz ve taşlık bir yoldan yine bir tünele giriyoruz kalede ama bu defa aşağıya doğru ilerliyoruz. Korkunç değil desem yalan olur ancak en azında restoranın tabelalarını gördükçe içimiz rahatlıyor.
Taş yolları ve geniş tünelleri geçince karşımıza Denizcilik Kulübünün güzelliği çıkıyor... Hepimiz fotoğraf makinası ile anı yakalamaya çalışıyoruz. Son gün ışıkları bitmeden bu manzara kayıt edilmeli tabi ve bomboş restoranda ilerliyoruz. Masaların hepsi rezerve edilmiş. Çok şık ama yer yok. ( http://www.corfu-sailing-restaurant.com/ )
En sonunda eşim soruyor ve sessizlik bozuluyor;
- Bizim bu denizle zorumuz ne?
- Nasıl diyorum?
- Deniz diyorum, neden hep deniz kenarı, denizcilik, deniz sporları ve deniz ürünleri... Zorumuz ne?
- Belki de seviyoruzdur sadece?
- Ama çok fazla olmuyor mu son zamanlarda? Sen de fark etmiyor musun?
- Bir işaret mi dersin?
- Sanki...
Bu konuşmalardan sonra bir anda çok ama çok büyük hayaller kurmaya başlıyoruz ve gece iyice basınca konser sesleri duyulmaya başlıyor. Konserin yanından geçip bir kaç görüntü alıyoruz. (işte instagramda burada: https://instagram.com/p/6FRbTbL_JV/?taken-by=lilibebek )Sonra da dansçılarımızı görmeye gidiyoruz. (onlar da burada: Corfu bir anda yüz ölçümü çok büyük bir tatil köyü gibi geliyor bana. Yorgunluk iyice basıyor. Son gücümüzle de hotele dönüyoruz. Yine dipsiz bir uyku bizi bekliyor...
Devam eden yazı Corfu'daki bir saray ve bir prensesi ile ilgili olacak... Merak edenler için çok yakında yazıyor olacağım.
2 yorum :
suzy'nin seyahatnamesi diye bi kitap mı yazsanız yada ayrı bir blog mu bayılıyorum uslübunuza
Çok keyifli geçmiş gerçekten. Bayıldım:).
Yorum Gönder