Yazdan kalma bir kaç fotoğraf vardı elimde. Blogda yerini almayı bekleyen ancak geçen hafta üzerimde tuhaf bi hal vardı. Hiç bir şey yapmak istemiyordum ve yapmadım da. Son zamanlarda hislerimi dinlemeyi öğreniyordum ama böyle bir hal hiç almamıştım. Her zaman motivasyonum vardır ve hep bir işim vardır genelde ama geçen hafta kalbim hiç birini yapmak istemedi. Ben de bu hislere direnmek yerine onlarla birlikte zaman geçirip bana ne anlatmaya çalıştıklarını anlamaya çalıştım. Sonuç olarak kendimle ilgili öyle ilginç şeyler keşfettim ki sizinle bu hafta paylaşmaya hazır hissediyorum.
Öncelikle iyi ya da kötü tabir etsek de hisler bize mutlaka bir şey söylemek isterler. İçimdeki o karamsarlık olarak nitelediğim hislerin içinde bir takım korkular buldum ve daha önce de paylaştığım üzere her korku hayatımızda bir blokaj oluşturuyor. Onu ortadan kaldırdığımızda hayatımız akması gereken yöne doğru yol alır. Yani atmak istediğimiz adımları, gerek kariyer gerek özel hayat için olsun atabilir hale geliyoruz. Bu nedenle böyle karamsar zamanları bu şekilde pozitif anlamda kullanabilirsiniz. Öncelikle fark ettim ki beynim sürekli kötü senaryolar üretiyordu. "Ya kızıma okulda bir şey olursa, ya eşim araba kullanırken başına bir şey gelirse, ya karşıdan karşıya geçerken bana araba çarparsa...vs" Bu fikirlerin hangi korkuları ifade ettiğine bir göz atalım sırası ile:" Kızımın yanında olmazsam onu koruyamam korkusu, eşimi - aşkımı kaybederim korkusu, hayatımı kaybederim - sağlığımı kaybederim korkusu...vs" gibi tercümeleri var. Sonrasında egonuzdan gelen bu negatif korku semptomlarını (hisleri) kaldırmaya geliyor sıra. Ben yeni uygulayıcısı olduğum Theta Healing tekniği ile bunları kaldırdım. Muhtemelen kızımın sürekli yanında olma ve onu koruma isteğim benim kariyer anlamda adımlar atmamı engelliyordur. Tabi ki eşimi kaybetme korkusu da onu özgürce sevmemi de engelliyordur. Çünkü sevdiğim kişiyi kaybedersem üzülürüm ve bu nedenle egom beni eşimi sevmemeye iter. Hayatımı kaybetme korkusu ise beni araba kullanmaktan alıkoyabilir mesela. Yani bu korkuların hayatıma muhtemel yansımaları bu şekilde olur ki işte tam da bunlar blokajdır. Bilinç altında kendiliğinden çalışıp duran bu hislerle hayatınızı başarı ile sürdürmeniz elbette imkansızdır.
Bir örnek daha vermem gerekirse: Diyelim ki siz farklı şekilde deneyimlediniz bu durumu. Belki de arabası olan, kariyeri olan birini kıskandınız. Kıskanmak ya da imrenmek negatif duygular olabilir ama bizim içimiz o duyguların bize ne ifade ettiği ile şu anda. Belki de artık işsiz biri olarak durmanız sizi rahatsız ediyordur. Bu kolay, gidip kendinize göre bir iş bulabilir ve kabuğunuzdan çıkabilirsiniz. Belki de kendinize iş kurmayı düşünürsünüz tercih sizin. Ancak belli ki hücreleriniz sizin bu halinizden çıkıp başka bir hale girmeniz için sizi itmeye çalışıyor. Kelebek gibi:) Tırtıl olmayı bırakın diyorlardır.
Bir örnek daha: Diyelim ki öfkelendiniz. Öfkenizin neye yöneldiğini bulun. Bir kişi ya da bir durum. Bu his sizde yoksa inanın siz o kişiyi ya da durumu kendinize çekmezdiniz. O öfkenin neye yöneldiğini tanımlarsanız sonuca çok yakınsınız. Tek gereken öfkenizi kaldırıp doğru fikri yerleştirmektir. Örneğin size gelip sürekli şikayet eden ve verdiğiniz tavsiyeleri dinlemeyen bir arkadaşınıza kızdınız. Sizin zamanınızı çaldığını düşünüyordunuz bu durumun. Öncelikle kendiniz sürekli neden şikayetçiziniz onu bulup değiştirin. Bu arada son detayı atlamayalım. Zamanınızı çalıyorlarmış hissi. Bu bir tür kokrudur. Zamanınızın hiç bir şeye yetmeyeceği korkusu. Bunun da ortadan kaldırılması gerekli. Yoksa sürekli zamanınız kısıtlıymış gibi gelir size.
Gördüğünüz gibi kendinizle yüzleşmeniz bu kadar pratik olabiliyor. Sadece kendinize direnç göstermeyi kestiğiniz anda işler birden çözülüyor:) Direnç göstermek kendinizle savaşmakla aynı anlamdadır. Kendisi ile savaşırken insan yaratıcı olamaz. Çünkü beyni sürekli kendisi ile meşkuldür. Beyninizi boş yere meşkul etmeyi keserseniz hoşlanmadığınız durumdan sizi çıkaracak yüzlerce mucize ile karşılaştığınızı fark edeceksiniz. Yeter ki bu gerçeği kabul edin ve kendinizi sonsuz sevin.
Şimdi gelelim bu pratik elbisenin yapımına:
Öncelikle elimde Baykumas.com dan gelen bir kaç penye vardı. Onlardan iki tanesi ile böyle bir elbise yaptım. Aynı model farklı renkler;)
Penyenin eni yanılmıyorsam 1,5m olmalı.
Yapacağınız şey aslında çok basit, önce penyeyi ortadan ikiye katlayın. Ortayı minik bir toplu iğne ile işaretleyin. Sonra iğneyi tam sırtınızın ortasına hizalayarak straples gibi kumaşı üstünüze sarın. Sarınca göğüs ortasını yine bir iğne ile ortada sabitleyin. Burada penyenin esnekliğinden faydalanıyoruz ve üstümüzden nazikçe çıkarıp tekrar yere seriyoruz kumaşımızı ve yine iki kat olmak üzere.
Üst resimde sağda göğüs ortasındaki toplu iğneyi kırmızı işaret olarak görüyorsunuz. Kumaşın kat yeri kesik çizgiler. Kumaşın yüzü size bakıyor. Şimdi mavi ile çizildiği gibi kumaşın yüzünden uyumlu bir renkle dikin. Bu kısım dışta asimetrik bir şekilde sarkıyor olacak. Mor çizgi ise straples olan kısıma lastik dikmeniz gereken yer. Lastiği dikince bir de içe doğru kıvırın. Sizi / nefesinizi sıkmayacak ama elbiseyi üstünüzde tutabilecek kadar sıkı bir boy ayarların önceden lastik için. Son olarak ben kumaştan bir şeridi toplu iğnenin olduğu kısma boyun askısı olarak diktim. Bir adet de havalı boncukla elbiseye biraz daha fark katmak istedim. Şu anda elde ettiğiniz elbise hamileler için de gayet uygun bir elbise olmuş oluyor. Şu sıralar teyze olmaya hazırlanıyorum ve hamile kızkardeşim bana ilham olmadı desem yalan olur;)
Dilerim sevmişsinizdir.
2 yorum :
ellerıne saglık gercekten cok sık olmus ve yakısmıs
Nirvanaya çeyrek kala olmuşsunuz siz de ,Suzy.Benim nirvanaya çeyreklik kadınlarım var,belki blogumda okumuşsunuzdur.Hah,işte onlardan ama yaş erken biraz :)) Yani demem o ki,bu kadar genç yaşta nirvanaya çeyreklik olduysanız sırtınız yere gelmez artık.Elbiseye gelince,o iş her zaman tamam ya sizde,övgülere gerek yok...
Yorum Gönder