23 Ara 2016

Sağlıklı ayaklar


Eskimeyen moda yaparlarsa o da kesin sağlığı ön planda tutan ürünlerle oluşturulur. Doktorlar aslında hep anlatıyor topukluların üzerinde tüm gün durunca belimizi zedeleme ihtimalimizin olduğunu ve ayaklarda deformasyon oluştuğunu ancak biz hanımlar bakmayız böyle detaylara gençken. Sabredebildiğimiz kadar uzun süre cambazlık yaparız incecik topuklar üzerinde iş yerlerinde. Tabi ki sivri topuktan daha iyi çözüm dolgu topuklardır. Çünkü dolgu topuklar fizik kanunları gereği basıncı daha geniş bir tabana yayarak ayağın konforunu arttırmaktadırlar.
Mecrea. com'da dolgu botlar çok indirimli de orada bakarken akıma geldi. Aslında hem sağlığını maximum derecede korumak hem de şık olmak gayet mümkün. Çünkü çok şık modeller var dolgu topuklarda. Tabi ki bu kışta en cazip olanı dolgu botlara bakmak gibi gözükse de yaz kış ayağınızın rahat etmesini istiyorsanız sitedeki diğer ayakkabıları da inceleyebilirsiniz. Çünkü laf aramızda indirim virüs gibi sitenin her yerine yayılmış. Fiyatlar çok uygun. Şimdiden bottan ayakkabıya, sandaletten terliğe ciddi bir stok yapasım var siteye bakınca.
Aslında hep aynı sorun. Sadece dolgu botlara bakmak için girdim siteye ama bir bakmışım outlet sayfasındayım, yok diz üstü çizmeler yok spor ayakkabılar derken... hop yine buradayım. Çok oyalandım biliyorum ama şunu demek geldi içimden. Yeni yıl geliyor hanımlar. Herkese hediye alırken kendinizi es geçmeyin. Bu sitede size, sağlığınıza, şıklığınıza, cüzdanınıza dost ayakkabılar ve daha bir çok aksesuar da var. Benden söylemesi.
Bir yıla nasıl girersek öyle gider derler ya. Hadi bu yıl yeni yıla bu şık ayakkabılarla gidelim. Hem şık, hem sağlıklı, hem zarif, hem de başarı dolu bir yıl olsun. Üstelik kendimizi de sevdiğimizi kendimize göstermenin en zarif yolu kendimizi de başkalarını düşündüğümüz kadar düşünmektir ve kendimizi arka plana bırakmamaktır.
Her şey gönlümüzce olsun bu yıl...
Hazırız sana 2017, şu dolgu botları ulaşsın evimize geliyoruz sana!

13 Ara 2016

Çocuklara yeni yıl hediyeleri


Yeni yıl yaklaşıyor. Ne heyecanlı bir dönem! Umut dolup hayatta yeniden başlama isteği ile başlamalı yeni yıla. Bu aralar bu hislere ne de çok ihtiyacımız var. Bizler her zaman yeniden başlarken kendimizi ikinci plana atıp önce çocuklarımızı mutlu etmeye çalışırız. Çünkü çocuklardır bize mutluluk veren anne baba olunca... 
Yeni yıl hediyeleri alıp kızımı ve bu sene ailemize katılan minik beyefendiyi mutlu etmek istedim bu gün. Bir çocuğun gülüşünden daha çok mutlu eden bir şey olamaz benim için. Dışarıda kar yağıyor şu anda, çıkıp alışveriş yapmak mümkün değil ben de internette Karakterdukkanı. com sitesinde kızım için pijama ve minik kuzenim için de itfaiyeci sam oyuncakları buldum.

Ne güzel oyuncaklar var artık. Savaş oyuncakları yerine çocuklara itfaiyeci sam oyuncakları almak daha güzel olmaz mı? Minik bir bireyin eline silahı verip, minik tanklar verip büyütünce gelinen nokta belli. Oysa İtfaiyeci Sam ile insanların başına gelen felaketlerde insanlara yardım edilmeli mesajı verilebilir. İtfaiyeci sam belki de minik çocuklara yardımlaşmayı aşılayacaktır. Zaten minicik çocukların masum doğalarını neden kirletelim ki? Bırakalım kalpleri güzellik ve iyilik için çarpsın. Bırakalım oyun oynarken yardımlaşmanın önemini öğrensinler.
Hem de böyle helikopterler ya da jet skilerle yardım etmek ne havalı bir iş gibi görünür bir çocuğun gözünde kim bilir. Yani süper kahramanlar var biliyorum. Süper man, spider man vs. ama ya içimizdeki kahramanlar? Hani zor durumda yardım etmeleri için çaresizce telefona sarılıp aradıklarımız o insanlar?  İtfaiyeci Sam temsili. Çocuklara öğretmemiz gerekenleri zekice oyuncaklar seçerek hiç konuşmadan oyun oynarken aşılayabiliriz.  Çocuk doğal olarak öğreniyor zaten büyüme sürecinde. Biz sadece doğru şeyi öğretmeye odaklanalım. 

7 Ara 2016

Yaz çizgileri - skort



Kış iyice bastırdı. İçimi ısıtıp duruyor şu yaz çizgileri... 
Pembe - turuncu duvarın önünde çekildiğim beyazlı - kremli çizgili skortumu gezdirdiğim yaz nerde şimdi.

29 Kas 2016

Doğum Günü Partisi



Doğum günlerinde parti sevenler el kaldırsın!
Kim sevmez ki? Evde ya da özel bir yerde olsun parti yapmak biraz meşakatlidir kendin yapacaksan. Her şeyi düşünmek ve eksik bırakmamak lazım tabi hiç bir aksaklık da olmamalı değil mi? Risk almak gibi bir yerde. Siz de benim gibi acemilik çekiyorsanız bu konuda size bir önerim olacak. Hepsini düşünmüş olan bir site var; Niceyaslara .com
 Oradan inceleyerek detayları atlamazsınız. 
Konsepti olsun istiyorsanız partinizin işe kıyafetle başlayın derim. Ufak bir ipucu olsun bu da size. Eğer doğum günü elbiseleri bulabileceğiniz bir site bilmiyorsanız linkten ulaşabilirsiniz. 

31 Eki 2016

Hayattan Kopmadan


Sürekli yazıyor ya da anlatıyorum. Evde TV açıp özellikle izlemem diyorum. Genelde eşim televizyonu açınca bir şeyler duyarım gündeme dair. Bilinç altımı korkulardan arındırmaya çalışırken bunu yapmaya başladım. Şimdilerde ise tamamen bir hayat tarzına dönüştü benim için.
Hayatı takip ettiğim yerler ise genelde kendi seçtiğim internet siteleri ya da diğer sosyal medya platformları. İnanıyorum ki hangi saatte hangi bilgiyi beynime ya da bilinç altıma yükleyeceğini birilerinin bana dayatması gerekmiyor. Bence her birey bilgi kaynaklarını kendi seçmeli çünkü her zekanın kendi yöntemi vardır öğrenmek için. Bu nedenle saygı duyuyorum televizyon izleyicisine ancak ben pek tercih etmiyorum.
Her haberi hortum gibi beynime ya da bilinç altıma yüklemeyi sevmem. Okuyacağım şeyleri seçerim. Bunun için çok zevkli bir kaynak olarak Neotempo gösterilebilir. Bilimden sanata, teknolojiden astrolojiye hatta numeroloji, moda, güzellik, sağlık, ve gündem ile ilgili bilgiler de bulunabilecek çok zevkli bir veri tabanı var. Ordan oraya değişik konularda daldan dala yorulmadan bilgi bulmak mümkün. O sitede zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Bir bakıyorum uzayın keşfi konularındayım, bir bakıyorum eğlenceli kişilik testleri sonra hayvanlar aleminin sevimli görsellerini ise kızımla birlikte keyifle inceliyoruz. Üstelik öğrenmek istediğim konuyla ilgili çok rafine bilgiler var. Yani boş laftan ziyade konu başlığı ne ise onu veriyor. Tabi ki zevkle zaman geçirebileceğiniz konular da bir o kadar eğlenceli usluplarla kaleme alınmış.
İsterseniz en son çıkan sinema filmlerini öğrenin isterseniz politik ve ekonomik krizleri tarafsız bir süzgeçten geçirilmiş bir yaklaşımla okuyun, ister cilt bakımınız için yeni maskeler keşfedin ister karakterinizle ilgili ipuçlarını testler sekmesinden bulun. Burası kaliteli zaman geçirilebilecek ve yorulmadan bilgi alabileceğiniz bir platform.
Siz de benim gibi ne öğreneceğinizi kendiniz seçmek isterseniz ara ara göz atın derim. Böylece güncellenen başlıklardan da kopmazsınız hayattan da.

27 Eki 2016

Ağlayan pasta, nazlı krema ve zıpır bademler


Okullar başladı ve okuldan dönünce Lili en çok kek kokusu duyunca mutlu oluyor tabi babası da işten dönünce kek kokan bir eve bayılıyor. Bazen değişik bir şeyler pişirmek istiyorum. O zamanlarda internetteki tariflere yönelebiliyorum.
Genelde pratik tarifleri seviyorum. Sunum da çok önemli tabi bu nedenle hangi siteden tarif aldığım da önemli.
Mesela eğlenceli tarifler olsa, okurken hem eğlensem, çaktırmadan öğrensem ve de zevkle yapsam yemekleri... Olmaz mı?
Olmaz olur mu? Bakınız resimdeki anlatım bana komik geldi mesela. Bu tarife şöyle farklı bir kek yapmak isterken ulaştım. Geri kalmış olabilirim hayattan arkadaşlar, kekler ne zamandan beri ağlıyor ve hüzünlüler? Sitede gerçekten çok matrak bir uslupla bilgiler paylaşılmış. Yemek sitelerinin üst düzey bürokratlara anlatır gibi bir ciddiyetle tarif paylaşmalarını hiç bir zaman anlayamadım zaten.
Yemek.com'daki ağlayan pasta tarifi sabah sabah beni pek bir güldürdü. Tarif hem kolay hem romantik, site ise hem eğlenceli hem esprili hem interaktif çünkü siteye üye olup kendi tarifinizi kendiniz de paylaşabilirsiniz.
Ben genelde böyle siteleri sosyal medyadan da takibe alıyorum ki genelde "Ne pişirsem?" derdime anlık fikirler gelebiliyor. Mesela bir instagram fotoğrafı akşamki menüye karar vermeme sebep olabiliyor. Bu zamanda hem çalışacaksın, hem kendi reklamını ve organizasyonlarını yapacaksın hem de akşam menüsünü hiiiiç düşünemem. Hazır harika fikirler varken! Üstelik tarifler çok başarılı sonuçlar veriyor. Zaten çok kızıyorum öyle sonucu kabarmayan kekle, poğçayla biten tariflere.
Daha kızdığım şeyler var tabi benim, yağ tutmuş tavalar, kışın alınan gitmek bilmeye kilolar. Şaka gibi ama bu sitede bunlarla ilgili bilgiler de var. Keyifle alkali beslenme üzerine okudum biraz önce mesela. Yani pratik mutfak bilgilerine kim hayır diyebilir ki?
Ayy sabah sabah ters tarafımdan kalkmışım belli ki. Neyse ki ilk düştüğüm site bu oldu. Keyfim yerine geldi şimdi. Marş marş, mutfağa! Gidip bir keki hüzne boğup ağlatacağım, sonra da bir tavuğun kalbini kırıp bir güzel terbiyesini vereceğim kızlar.
Kalın afiyetle...

21 Eki 2016

Sarı Skort



Yaz resmen bitti ama yazdan kalan resimler bitmedi. Koca yaz yoğun bir şekilde katılmak istediğim bir eğitim için çalıştım ve blogda paylaşamadığım resimlere şimdi sıra geldi. Fena mı oldu? Sonbaharın hüznüne kapılmayacağınız postlar gelecek hazırlıklı olun.

28 Eyl 2016

21 Eyl 2016

Enerji Oyunları - Theta Frekansı

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/LytMnGBp46Q


Beynin frekansları

Epsilon (Meta olarak isimlendiren kaynaklar da var):  0,1 - 0,5
1. Çok derin meditatif durum olduğu düşünülmekte
2. Astral seyahat deneyimleri, ruhsal seyahatlerin olduğu hal diye tanımlanır ancak net bilgi yoktur. Not: Konu ile ilgili kaynaklar kısıtlıdır ve bilimsel olmaktan uzaklar.

Delta: 0,5 - 3 Hz 
1. Uyku
2. Uykuda hipnoz
3. Anne karnı ve çocukluk döneminde bulunduğumuz frekans

Theta: 4 - 8 Hz 
1. Uyku öncesi beyindeki düşüncelerin çok yavaşladığı ve bittiği frekans
2. Fiziksel acı daha az hissedilir
3. Vücut ısısı dengelenir ve organlar daha rahat çalışır
4. Derin meditatif durumdur
5. Doğru kararlar almanızı sağlar
6. Davranışlarda ve alınan kararlarda dengelenme sağlar.
7. Yüksek bilinç ve diğer boyut enerjilerle iletişim kurulabilir
8. Mental mesajlar alınabilir (her boyuttan)
9. Kanallık yapılabilir
10. Bilinç altına ulaşılabilir ve programlanabilir
11. Uyumadan hipnoz hali
12. Stresi azaltır
13. Beyin eşitlenir ve vücuttan çok az enerji çeker

7 Eyl 2016

Beyaz spor elbise

 

Geçen sene dikmiştim elbisemi, sadece fermuarını eklemek kalmıştı. Bu yazın başında sonunda elbisemin fermuarını taktım ancak kumaşı biraz kalın olduğundan büyük sıcaklarda giyememiştim. İşte sonunda üzerimde.

1 Eyl 2016

Cepli Şort


Çok korktuğum bir şey cep dikmek nedense ama kumaş uygun olunca sonuç da mükemmel oluyor. Başka bir korkum da ön kısma fermuar dikmek ve bu pantolonda da o korkuma yenildim. Yandan fermuar her zaman daha kolay geliyor tabi zamandan da tasarruf kısmını atlamayalım. 
Bu kalıbı da çok sevdim. Pratik dikiş dergisinden kesmişim bir zamanlar ve kutuda duruyordu. İlk defa bu kalıpla dikme şansım oldu. 
Kumaş: keten

31 Ağu 2016

Enerji Oyunları - Karar Vermek

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/DQM6OY_AVhI

İnsan bir kez karar verince enerjisi ve tüm gücü bir çağlayan gibi karar verilen noktaya doğru coşkuyla akmaya başlar. Hiç kimsenin gözünden kaçmaz kararlı olanlar. Ne ailesi, ne çevresi ne de enerjiler. Artık herkes farkındadır. O, her kimse karar veren, artık başaracaktır! Bilinç altı dışında ona engel çıkaran fazla kimse kalmaz. Engel olanlar da bir süre sonra başarıyı alkışlamaya başlarlar. Herkesin takdirini toplamak değildir ancak, kararlı olanın amacı. Onu tatmin edecek olan tek bir gerçek kalır; hedefine ulaşmak!
Bilinç altının ise sorunu genelde hep aynı. Sizi emniyette tutmaya çalışmak. Çünkü mevcut durumunuz onun bildiği en güvenli alandır. Onun pek de umrunda değil dünyayı gezmek istemeniz, güzel bir arabaya binmek istemeniz ya da çok güzel bir kız ya da yakışıklı bir erkek arkadaş istemeniz. Tek derdi; "Size bir şey olmasın!" Çünkü siz dünayı gezerken başınıza gelecek güzel olaylarla ilgilenmez, onu başınıza gelebilecek olası kötü olaylar ilgilendirir. Size zarar gelebilecek kötü olaylar. İşte bu nedenle hep kötü senaryolar fısıldar kulağınıza, daha da yetmez onların bir anda hayalini görür vizyonunu alırsınız. Sizi içten içe korkutup eski kör noktaya geri sürüklemeye çalışır.
Yıllardır bu sesi bastırmak ya da o hayalleri görmemek için çok uğraştım ama sanırım durdurmanın bir yolu yok. Onlar oylece gelip gidiyor artık. Ben onlara rağmen devam etmeyi öğrendim. Bu arada onu kaale almadan da oluyormuş bunu anladım.
Kaç yüzyıldır insan oğlu hep bu nefsiyle uğraşıyor (egosu, bilinç altı ya da, nasıl derseniz deyin). Olmasaydı acaba gerçekten her birimiz kim bilir ne kadar çok gelişirdik. Mesela bir günlüğüne deneyin derim. O konuşup dursun içinizden, siz de seve seve gidip hayallerinizi yaşayın. Şok olup kalacak kenarda. Bilinç altı görünse eminim çok komik olurdu o durumda. Çünkü aslında hayal ettiğiniz her şeyi yapabilecek potansiyeldesiniz. Bir meditasyon sırasında duymuştum bu sözü. "Yapamayacağın hiç bir şeyi hayal edemezsin!" demişti yüksek benlik. Çok cesaretlendirici. İnsana çok daha büyük hayaller kurduruyor. Böyle olduğuna inanarak yaşamak kesinlikle daha keyifli.
Tabi insan yine kendi karar veriyor neye inanıp neye inanmayacağını ancak bir kez karar verince bilinç altının yapabileceği tek bir şey kalıyor o da uyum sağlamak.
Blokajlara bağlı olarak bazen sinir bozabiliyor bilinç altı. Bazen karar verdiğiniz noktada fazla duramıyorsunuz mesela, bir anda elinizden kaçırıyorsunuz o noktayı. Mesela para biriktirmeye çalışıyorsunuz. Biriktirdiğinizde onu gidip başka bir amaç için harcamak zorunda kalıyorsanız o zaman para ile ilgili inançlarınızı çalışmanız gerekecek, hatta başarı ile ilgili hatta hak etmekle ilgili...vs Bazen ulaştığın noktada bile blokajlar oluyor ve bütün bunlar yine bizim suçumuz değil. Çoğu toplum tarafından kullanılan deyimlerden oluyor. Şaka gibi ama bu çok doğru. Kişinin kendi algısının yanında bir de toplumsal algı ile edindiği blokajlar olabiliyor. Tüm bunları ise yaşamadan anlayamıyoruz. Bu nedenle insanlara sık sık artık okumayı bırakın ve şu hayatı yaşamaya başlayın diyorum. Kitaplarla aldığınız teknik bilgi uygulamalı bilgi olana dek yaşıyor sayılmazsınız. Kişisel gelişim kitapları da bir yere kadar. Bir kez uygulamaya başlarsanız o zaman eksikler nerede daha rahat anlarsınız. Kesinlikle karar verin ve artık yaşanılası hayatı yaşayın derim.
Keyifli dönüşümler...


29 Ağu 2016

Beta Ayakkabı Herkes için Bir Tutkudur!



İster kadın ister erkek olsun, ayakkabı görünümüne önem veren herkes için tam manasıyla bir tutkudur. Zira ayakkabı modellerinin yanı sıra materyali, ayağa uyumu, rahatlığı ve kıyafetlere uyumluluğu ile kişinin ayakkabısına olan bağ kendiliğinden meydana gelmektedir.

Özellikle çalışan kişiler için ayakkabı seçimi oldukça önemlidir. Öyle ki neredeyse tüm gün ayağında olan ayakkabı, sahibi için bir nevi imaj sembolüdür. Bu imajı doğru bir şekilde yansıtabilmek için de ayakkabının, yerine ve kıyafete uygun olarak seçilmiş olması gereklidir. Beta Ayakkabının zengin model çeşitliliği, ayak sağlığına zarar vermeyen materyalleri ve beden anatomisine uyumlu olan tasarımları ile imajını doğru yansıtmak isteyen ve şıklığın yanında rahat ve sağlıklı da olmak isteyen herkesin ihtiyacını karşılamaktadır. Şık, dayanıklı ve zengin model çeşitliliğinin yanı sıra ulaşılabilir fiyatlara sahip olan Beta Ayakkabı, kaliteyi uygun fiyata sunmaktadır. Bu özellikleri ile Beta Ayakkabı, senelerdir kişilerin ayakkabı alışverişi tercihlerinde üst sırlarda yer almaktadır.

Beta Ayakkabı, her sezon değişmekte olan tasarımlarında ayakkabı modasını yakından takip etmektedir. Hatta öyle ki özgün ayakkabı modeli tasarımlarıyla çoğu zaman ayakkabı modasına yön verebilen bir markadır da Beta. Hal böyle olunca Beta Ayakkabı, ayakkabı modeli seçerken ayakkabının rahatlığının yanında, modayı takip ediyor olmaktan keyif alan kişilerin zevkle giyeceği ayakkabılar üretmektedir.

Kadınlar için sandaletten terliğe, stilettodan babete, günlük ayakkabıdan espadrile, spor ayakkabıdan şık modellere, botieden bota, sneakerstan çizmeye kadar yazlık, kışık ve mevsimlik olarak her mevsime uygun, dayanıklı, şık, günün modasına uygun ayakkabı modelleri bulunan Beta Ayakkabı’nın, tıpkı kadın ayakkabı modellerinde olduğu gibi, erkek ayakkabı modellerinde de bot, spor, şık ve günlük ayakkabı modelleri bulunmaktadır.


Beta Ayakkabı’nın hem kadın hem de erkek ayakkabı modellerinin üretiminde deri, kumaş ve sağlığa zararsız suni deriden meydana gelmiş olan materyaller kullanmaktadır. Üretiminde kullanılan materyalinin yanında anatomik tabanı sayesinde Beta Ayakkabı, sağlıklı ayakkabı arayışında olanların da ihtiyaçlarını tam manası ile karşılamaktadır. Tam da bu nedenle Beta Ayakkabı, onu bir kez olsun kullanmış olan herkes için bir tutkuya dönüşmüştür!

23 Ağu 2016

İşlemeli Bluz - DIY

 

Annemin 1990'lı, işlemeli, kolları karpuzlu - yarasalı, düğmeleri romantik zamanlı gömleğine na'pmışım!



22 Ağu 2016

Puantiye maxi elbise


Şimdi bir şey yazıyorum ve beni tanıyanlar muhtemelen ayıplayacak. Dikkat yazıyorum: "Dolabımda puantiye olmadığını fark ettim!" Sahi, puantiye elbisesi olmayan modadan afaroz edilir mi? Ben bu eksikliği fark ettiğimde kendime çok şaşırdım. Deli gibi dikiş dikmeyi seviyorum ve bunu nasıl atladım acaba? Üstelik bu günlerde dikiş dikmeye sıfır zamanım varken korkunç bir farkındalık. Deli gibi çalışıyorum ama kendim için geçen hafta bir gün alışverişe ayırdığımda mağazalarda aradığımı bulamayınca bu defa iş online alışverişe kaldı.


Yeni bulduğum bir site http://bit.ly/2aKNt2U ve diğer sitelerden farkı modelleri olduğunu görünce pek bi sevindim. Çünkü her online alışveriş sitesinde aynı modelleri gördükçe ister yurt dışından gelsin ister yurt içinden alınsın artık herkesin üstünde standart şeyleri görmek çok sıktı. Zaten dikiş dikmeyi sevmemin sebebi de bu. Kendi diktiklerimle farkı yakalamak. Ancak artık sıkı çalışma temposu ile yeni hedeflerimi yakalama peşinde iken artık eskisi gibi dikiş makinasının başında keyifli zaman geçirme lüksüm yok.

20 Ağu 2016

Enerji Oyunları - Evet / Hayır

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/dP-kBJ2HswU

Evet ve Hayır deme hakları (özgür irade) doğuştan itibaren her insana verilmiştir ancak aileler ve toplum kuralları ile birlikte çocuklar yetişkin bir birey olana kadar bu haklar ellerinden alınma yolu ile bir çok yanlış inanç ve blokajı bilinç altlarına kaydederler. Sıklıkla sözel ya da fiziksel şiddete maruz kaldıklarını buluyorum bilinç altlarında insanların çocuklukta. Bu da büyüdüklerinde her şeye evet diyen robotlara çeviriyor insanları.
 Şiddet dışında duygusal baskı ile de hayır deme yetimizi kaybedebiliyoruz. Sevdiğimiz arkadaşımıza hayır yanıtı verince onun kırılacağını ve onu kaybedeceğimizi düşünürüz. Aslında bizi gerçekten seven biri haklarımızın da farkındadır ve hemen bir anda bizi silecek filan değildir. Siz hayır deme hakkınızı kullandınız diye sizinle olan derin dostluğunu bitirecek biri ile arkadaşsanız muhtemelen sizi üzerek bilinç altı beslenen biridir ve muhtemelen siz hayatınıza böyle birini hayır diyemediğiniz için çekmiş de olabilirsiniz. Hayır deme konusunda kendinizi geliştirdiğinizde sizin haklarınıza saygısızlık etme potansiyelinde olanlar da çevrenizden azalmaya başlayacaktır. Bir de kırılsalar bile, siz onlara dürüst olduğunuz için onlar da bir süre sonra size gelip dürüstçe size kırıldıklarını açıklayacaklardır. O zaman gerekli açıklamayı yapma hakkınız yine doğacaktır. Yok hiç bir şekilde geri gelmiyorsa zaten hayatınızdan çıkması isabet olmuştur. Çünkü bir kez doğru yerde evet ve doğru yerde hayır demeyi çözdüğünüzde bir daha eski halinize geri dönmek istemeyeceğinizden böyleleri de sizin hayatınızda yer edemeyecek. Merak etmeyin. Evren boşlukları sevmez. Mutlaka yerine size ve isteklerinize saygı duyan yeni dostlar hayatınıza girecektir.
Benim için Hayır demek zordu hep. Bunu kitaplardan okuyarak öğrendim bir zamanlar. Bazı kişisel gelişim kitaplarında bununla ilgili bilgilere ve tekniklere rastladığımda çok mutlu oluyordum. O sayfada günlerce durup satır satır ders çalışıyor ve uygulamayı öğrenmeye çalışıyordum. Bu şekilde bunu çocukların yürümeyi öğrendiği gibi adım adım, o satırları ezberleyerek öğrendim. Güncel hayatta her an karşıma evet ya da hayır demem gereken olaylar çıkıyordu. Hemen hayır diyordum bazen, bazense hemen evet. Bir türlü denge kuramıyordum. Hala daha iş yoğunluğundan ipleri elimden kaçırdığım oluyor. Önemli olan o günlerde bu tekniği uygulayarak kendimi geliştirmiş olmak ve artık hata yaptığımda hemen hatamı anlayabiliyorum. Bazen bu hataları telafi etme şansım oluyor bazense olmuyor. Yine de bu konuda çok başarısız sayılmam. Hatta fena değilim sanırım. Öyle hissediyorum.
Videoda anlattığım kadar zamanım olmuyor çoğu zaman dengelemeye. Sadece içimdeki hissi takip etmem yeterli oluyor artık. Özellikle bir hedefle yaşıyorsam o zaman bu evet hayır dengesini daha rahat kurabiliyorum. Örneğin akşama bir işim varsa davet eden bir arkadaşımı planımı söyleyerek reddedebiliyorum. Eğer yoksa da o zaman istiyor muyum diye bakıyorum. Çoğu zaman hayır demek isteme sebebim yorgun olmam olabiliyor mesela. Yoksa neden bir arkadaşımın görüşme isteğini reddedeyim ki. Ben de onlar için zaman ayırmayı çok seviyorum ama yorgunken birlikte oturup uyuklamanın bir anlamı da yok.
Bazen öyle oluyor ki sizden istenen şey başka biri için çok önemli oluyor ve sizin içinse hiç önemli olmuyor. Eğer yapmaya karar verirseniz istediklerinizi mutlaka baştan söyleyin ve mümkünse baştan almaya çalışın. Çünkü iş bittiğinde insanlar bazen birbirini atlatabiliyor! Bu insana müthiş bir kullanılma hissi de yükleyebiliyor ve insanlara olan inancını da düşürüyor. Eğer o kişi için o kadar önemi varsa o konunun, size istediğinizi vereceğinden emin olun. Sadece uzun vade sonra alma teklifi yapmayın. Bu bir yerde kendinizi sürekli sorguya çekmenize sebep oluyorsa; "Ben ne yaptım şimdi, yine mi kendimi kullandırdım, yine mi zamanımı boşuna harcadım ben..vs" sizin için yanlış bir yaklaşım olur. Sıklıkla kullanılıyormuş gibi hissediyorsanız kendinizi korumaya alın ve bir süre temkinli gidin. Ta ki bilinç altınız artık kullanılmadığınızdan emin olana kadar...

18 Ağu 2016

Mavi Tulum


Bu günlerde kendime bir şeyler dikmek için bulduğum zaman paha biçilemez. Bu mavi tulum her ne kadar kolay dikilse de onu dikmek için ve bir de onu giymek için zaman bulduğuma çok mutluyum. Yoğun mu çalışıyormuşum? Tabi ki, yoksa burayı ve dikişi neden bu kadar ihmal edeyim ki? Tek bir hedefim var bu günlerde ve bunun için her şeyi göze almış olmama kararlı olmak diyorum ben. Daha önce hiç hissetmediğim kadar kararlı olmak. Güzel bir hismiş! Çok eskiden böyleydim, lisede iken. Sonra birden hayatıma başkalarının kararlarını uygulamak girdi ve işler sarpa sardı. Şimdi yine kontrol bende. İşte bu güzel olan. Hayatını kendi ellerine almak ve keyif almak. İkisini aynı anda hissedebilmek.


15 Ağu 2016

Küçük Siyah Ericdress

Dolapta siyah minik br elbise her zaman kurtarıcı olur dimi? Ezberledik bu pratik moda tüyolarını. Sıkıldık mı peki? Hayır! Bence siyah elbiseden elbiseye de fark var. Mesela yukarıdakilerin her biri bana çok hoş geliyor. Çok dantel, az dantel, çizgiler, güpürlüler... Elbiseyi bildiğin klasik parça olmaktan çıkaran birşeyler olmalı bence. Belki de ben sadece klasik değil biraz da sıradışılık aradığımdandır.
Resimdeki örnekleri yukarıda linklerini verdiğim sayfalarda buldum. Bazen ilham aramak iyi geliyor bazen ise direk elbiseyi almak daha uygun geliyor. Zaten dikiş dikmeyi daha ziyade terapisi için seçiyorum çoğu zaman. Hep neden diktiğimi bilmiyorum deyip duruyordum ya yıllardır. Artık biliyorum. Dinlenmek için, huzur ve mutluluk için.
Siz de farklı minik siyah elbise modelleri arıyorsanız ilk linki takip edin. Üstelik bu sitede fiyatlar da çok uygun oluyor. Tabi beden olarak dikkatli olun alırken. Ölçüler neyse ki çok detaylı yazılı. Onları mutlaka okuyun derim.

12 Ağu 2016

Enerji Oyunları - Denge Yasası

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/EtBdPqe0jY4

Denge yasasını anlamakta çok uzun zaman sorun yaşadım. Aslında sürekli bunu okuyup anlıyordum ancak hiç bilemezdim ki, sevgili egocuğum kendime haksızlık ettiğimde benim daha iyi bir insan olacağımı düşünüyormuş. Bunu anlamayı bir kaç gün önce başardım ancak en son dersi yabancı bir yaşam koçu verdi bana. Ondan öncesinde çok da zorlansam elimden geldiğince denge yasasını hayatımın her alanında korumaya çalışıyordum ancak bu sadece iç inancıma direnmekten başka bir şey değildi.
Bir kaç ay öncesinde yabancı ve çok ünlü bir yaşam koçunun bir röportajını dinlerken adam bir anda şöyle dedi; "Benim hayatımda bir mottom vardır; Ben her zaman aldıklarımdan daha fazla veririm!" Sonrasında içimdeki rahatlamayı size nasıl anlatsam. Yani dedim ki işte yahu, koskoca Amerika'nın en ünlü yaşam koçu bile bunu söylüyorsa ben neden kendimi frenleyip duruyorum. Sonunda başladım hoyratça önüme gelene Theta Healing terapileri ile yardım etmeye, evet evet bedava ya da onların canının istediği kadar indirim yaparak, kendimi hiç hesaba katmayarak. Bu bir kaç ay sürdü. Bu sürede param aynı kaldı, daha çok yoruldum ve bedava terapi yaptığım kişiler ve de indirim yaptıklarımda hiç bir ilerleme olmaz iken hakkım olan parayı indirim istemeden verenlerde harika gelişmeler oluyordu. Çok ilginç geldi bu. Böyle olmaması gerekiyordu. O Amerikalı ünlü yaşam koçu trilyonluk malikanede oturuyordu sonuçta canım. Onun hayatında her şey böylesine mükemmelken ben nerede hata yapıyordum acaba? Gizlediği bir şey olabilir miydi?
Tekrar bu yasayı hatırlatanlar girdi hayatıma bu sürede. Tekrar her şeyi konuştuk ve ben artık içsel olarak ne durumda olduğumu kas testi ile sorgulamaya başladım. Neydi ki benim bu karşılıksız yardım etmek istememle alakalı durumum?
Kas testinde bir kaç sorgulamadan sonra şunu buldum: "Karşılıksız yardım edersem iyi biriyimdir!"
Demek ki bilinç altımın bu yasadan hala haberi yoktu. Nasıl olsun ki? Bu kod orada durdukça yeni bir bilgiyi alacak durumda değildi kendisi.
Sonuç olarak kendimce bu kodu değiştirdim ve bu günlerde bir takım haksızlıklar denge bulmaya başladı. Ben öğrendim, şimdi sıra geldi öğrendiğimi uygulayabilme aşamasına. Zor olan her zaman uygulama gibi gelse de bu süreci keyifle geçirmeye niyet ediyorum.
Bunca yıldır içimde sadece iyilik hissi ile yaşadım şimdi adalet ve denge hissini nasıl adapte edeceğiz acaba? İnceden bir korku mu var sanki? Sanırım bu his üzerinde tekrar çalışmalıyım.
Sizlere bu defa yine keyifli dönüşümler diliyorum ancak bu defa kendinize karşı adil olmayı unutmadan!

10 Ağu 2016

Yüksek bel t-shirt


Lili anaokulu yaşlarında iken, beyaz bir penyenin bir ucuna çam ağaçlı baskılar yapmıştı, diğer ucuna da ben rengarenk çiçekler boyamıştım akrilik boyalarla. Mutfak halısını kenara itip yerde saatlerce oyun oynamıştık boyalarla ve kumaşlarla.

Şort: Boyner T-shirt: ben diktim

5 Ağu 2016

Enerji Oyunları - Korku

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/DuGC_fcdsIM

Korkulu günler bir türlü geride kalamıyorken bu videoyu çekip anlatmak istedim ancak hala doğru bir fikir mi bilmiyorum çünkü toplumsal korku nedeni ile ciddi bir algı kapanması var insanlar arasında. Herkes herkesi yanlış anlıyor, yargılıyor, eleştiriyor, şikayet ediyor, kabalaşıyor, öfkeleniyor...vs Bir başka etki de konuşup dururken birden düşüncelerinizin kesilmesi. Yani korku ile birlikte nöronlar arasında bir iletişimsizlik olduğunu düşünüyorum. Yakınımdaki herkes ani unutkanlıktan şikayetçi bu günlerde.
Bunca karmaşık enerjinin arasında bildiğim neredeyse bütün meditatif teknikleri anlattım bu videoda ama yapan olur mu bilmem. Bu günlerde korku ile ilgili alınan terapi sayısı arttı ve genelde hepsi tek bir şey söyleyip duruyor danışanlarımdan: "Anlamsız, hayat anlamsız!"
Korku ile mutluluk yok olunca hayatın da bir anlamı kalmıyor ancak unutmayalım ki sadece hislerimiz değil düşüncelerimiz de çevremiz tarafından algılanıyor. Yani sadece korku hissini değil aklınızdan geçen her düşünce kopyalanıyor şu anda çünkü korku ile zihin devreden çıkınca insanlar bedenlerini bilinç altlarına teslim ediyor ve artık bilinç altı sadece algıladığı her şeyi düz ara kayıt etmeye başlıyor. Bildiğiniz çocuk beyni nasıl ki sünger gibi her şeyi çeker ve öğrenir, aynısı sürekli korkuya maruz kalanların bilinç altına da oluyor işte. Bu büyük bir tehlike ancak videoda tavsiye ettiğim minik tavsiyelerle artık toparlanma sağlayabilirsiniz. Artık diyorum, çünkü asıl korku anından hemen sonra tek yapabileceğiniz sadece nefes almak ve su içebilmekken sürekli korkuda zaman geçtikçe yavaş yavaş zihin devreye girmeye başlar ve artık daha bilinçli bir şekilde kendinize yardımcı olabilir konuma gelmiştir bedenimiz.
Meditatif tekniklere alışık olmayanlar denemek istemiyor ve saçma buluyor ancak tavsiyem bunu da evde huzurlu ortamda beyniniz theta ya da alfa frekansındayken uygulamanız. Bu seviyelere beyninizi düşürebilmek için 15dk boyunca gözlerinizi kapatın ve derin holistik nefesler alın. Sonrasında meditasyonlara geçebilirsiniz.
Daha kolay yöntem ise elbette terapilerle bilinç altını programlamak oluyor. Korkuyu kendinize hangi inanç ya da kalıplarla buldunuz bunu bulmalısınız. Bilinç altınızda bu konuda tarama yapmak için KÖK İNANÇLAR isimli iskelet videomu tavsiye ederim. İskelet diyorum çünkü orada önerdiğim teknikle her ama her konuda bilinç altında sorgulama yapabilirsiniz.
Korku ile ilgili inanç kalıplarınızı ise KAS TESTİ isimli videomla bilinç altınıza sorun. Videoda anlattığım soru ile başlayabilirsiniz:
1- Korkuyu seviyorum
2- Yaşamaktan korkuyorum
3- Ölmekten korkuyorum
gibi aklınıza gelen sorularla devam edin. Bilinç altınızın vereceği cevaplara bakarak kendinize mevcut korkunç durumu neden çektiğinizi bulabilirsiniz.
Ölüm korkusu en temel korkulardandır ancak buna ek olarak onun da altında bir takım dini korkular vardır. Cehennem korkusu, arafta kalma korkusu, karanlık korkusu, yalnızlık korkusu...vs
Bilinç altı bazen ölüm ve karanlık korkularını ya da yalnızlık ve ölümü eşleştirebiliyor, hatta üç korkuyu kavram olarak aynı saydığını da buldum terapilerimde. Bu ikisini ayırd edemiyor gibi düşünebilirsiniz. Bu durumda terapide öncelikle korkuların farkını bilinç altına yüklüyorum sonra da inanç değişikliklerini doğru inançları yanlışların yerine koyarak yapıyorum zaten standart olarak yaptığım gibi.
Şimdilik korkuya dair anlatmak istediklerim ve paylaşacaklarım bu kadar. Dilerim yararlı olur ve şu günlerde hepimiz merkezlenebiliriz. Hepimiz için güzel, güneşli, huzur ve barış dolu günler dilerim.

2 Ağu 2016

Çiçekli Tulum



Annaneciğin geride bıraktığı kumaşlardan biri bu. Dolapta onu gördükçe bu tulumu görüyordum hep gözümün önünde, dikmeden önce. Geçenlerde ona el attığımda bunun ince lastikli, dikilmiş bir etek olduğunu gördüm ve benim için şok oldu aslında. Çünkü bu tulumu dikemeyeceğimi sanmıştım o anda ama sonra içimdeki geri dönüşümcü yüzeye çıktı ve dedi ki;

15 Tem 2016

Enerji Oyunları - Kas Testi

Video açılmıyorsa tıklayın: https://youtu.be/gWMnRUIahNw

Kas testi bilinç altından cevaplar alabileceğimiz bir testtir özetle. Kinesiyoloji hakkında sorgulama yaparsanız bu konu hakkında çok derin bilgiler var ancak benim uyguladığım bilinç altı programlama terapilerimde bu bilgilere hiç ihtiyaç yok aslında. Sadece merak edenlere minik bir not düşmek istedim.
Bilinç altı görünen bir alan olmadığı için kas testi ile sorularımıza aldığımız cevaplarla ilerliyoruz terapilerde. Bu cevaplar bize blokajın var olup olmadığını söylüyor genelde. Çünkü zaten kişi sorunu biliyor ama sorun kod olarak hangi kelime ile kodlu bilinç altında bunu terapistten ziyade kişinin kendisi biliyor çünkü her bilinç altı bireyin kendi kelimeleri ile kodlanıyor. Bireyler farklı kültürlerde farklı kelimeler kullanarak kendilerini ifade etmeyi öğreniyorlar ve terapist de danışanın kullandığı kelimeyi bilmezse bilinç altına ulaşamıyor. Bu nedenle terapi süresince eş anlamlı bir çok kelime sorgulanır. Mesela danışanlarımdan biri "kazık yemek" teriminin yerine "gol yemek" terimini kullanıp duruyordu. Gol yemeyi tanımladığında kazık yemek tanımından çok daha derin bir anlam taşıdığını buldum o kişi için ama aynı zamanda bilinç altı zaten kazık yemek kelimesine tepki vermiyordu. Yani bilinç altı tanımadığı terim ve kelimelerde tepkisiz kalır. Sorgulama başarısız olur anlayacağınız...
Bu kas testi ile yapılan çalışmada sorular genelde soru cümlesi halinde sorulmaz, videoda da anlattığım gibi pozitif ya da negatif anlamlar içeren cümleler kurarız ve bedenin hareketini bekleriz. Bu hareket bazılarında çok hızlı geliyorken bazılarında yavaş gelebilir. Bunun neden olduğunu henüz çözemedim ama kendimce bir istatistik tutuyorum ve genelde yaş ortalamasının bunu etkilediğini gördüm. Belki de refleks sistemini yöneten bilinç altı tepkileri tıpkı reflekslerin zamanla azalması gibi kas testinde de cevapları aksatıyordur. Tabi ki bu sadece bir tahmin. Belki de bununla ilgili bir araştırma yaparsam bulurum. Bulmaya niyet edeyim!
Dual kodlar: Bilinç altı aynı düşüncenin hem pozitif hem de negatif haline olumlu ya da olumsuz cevap veriyorsa burada oluşan ikili kod sistemine dual kod diyoruz. Dual kodlar bulununca terapide yine aynısını yapıyoruz yani yanlış olanı kaldırıp doğru olanı onun yerine kodluyoruz.
Sürekli değişen yanıtlar: Bilinç altı kas testine aynı soruya sık sık hem olumlu hem de olumsuz cevaplar buluyorsanız kararsızlık, çelişkili olmak ya da kendinizce bu kelimelerin eş anlamlıları gibi başka kelimelerle kodlanmış olabiliyor mesela tereddütlü olmak hatta karışık hissetmek gibi. Dil kültürünüz terapistten farklı ise size tavsiyem kendi kelimeleriniz kendinize saklamayın ve hemen terapist ile paylaşın. Muhtemelen size söylediği kod doğrudur ancak farklı bir kelime ile bilinç altınızda yer ediyordur.
Diğer kas testlerini uluslararası master eğitimci Anna Kitney'in, hemen aşağıda linkini verdiğim videosunda bulabilirsiniz. Kendisinin anlatım şekli ve üslubuna hayranım, eminim siz de çok seveceksiniz...
https://youtu.be/EmLdACZ7TKY

14 Tem 2016

Sandalye Yenileme - DIY



Kaç yazdır uğramadığımız yazlığa bu yıl gidip ufak rötuşlar yapalım dedik. Yoksa siz yazlığa dinlenmek için mi gidiyorsunuz? Şaka şaka tabi ki dinlendik ama birazcık yorulduysak da deydi doğrusu.

12 Tem 2016

Pratik Yemek Tarifleri


Evden çalışmak keyiftir ama bazen insanı zorlayan noktalar olabiliyor. Şimdilerde yoğunlaşan tempomu programlamakta sorun çekmesem de yemek konusunda, tıpkı sabah işe gidip akşam eve dönenler gibi zaman bulmakta zorlanıyorum. Ev yemekleri yemeye çok önem veriyorum. Bir zamanlar yatılı okuduğumdan dolayı hazır yemeklere ya da yemekhane yemeklerine karşı bir bıkkınlığım var. Bu nedenle kendime pratik yemekler arıyorum sık sık internette ve geçen ay ramazan olduğundan "Sahur Yemekleri" diye sorgulayınca karşıma lezzet.com.tr 'de harika yemekler çıktı. Sadece pratik olanları değil, bilmediğim isimlerde yemekler görünce bütün işimi gücümü bırakıyorum ve sanki başka bir aleme dalar gibi oluyorum bu sitede. Yemek yemek değil sadece yapmak da ayrı zevk benim için. Her zaman hemen yapmam gerekmiyor okuduğum tarifleri, mesela bazen ilham veren fikirler buluyorum içinde bazense ilginç bilmediğim malzemeleri kullanmayı öğreniyorum. Yemek kültürü dedikleri sadece ülkelerin bölgesel kültürleri değildir kişinin kendi kültürünü de geliştirmesi gerekli bence. Özellikle benim gibi gezmeyi çok seviyorsa.
Gezmeyi seviyorum ama yine de bir şehirde kalıp tüm yemekleri tadamazsınız bu nedenle nerenin nesi meşhur diye merak ediyorsanız bunu da Lezzet.com.tr 'de bulabiliyorsunuz. Sahur yemekleri deyince aslında pratik yemekler bulmayı hayal ederken öyle çeşitli şehirlerden fikirlere rastladım ki sahur sofrası değil sadece doğum günü partileri de şenlenir... Görülen o ki yemek kültürü yurt dışında ülkesel bazda gibi görünürken Türkiye'de bu kültür şehir bazında bile farklılık gösteriyor ve Lezzet.com.tr 'de bu detayları hemen fark edebilirsiniz. En çok sevdiğim şey de hiç bir yemek tarifi görsel olmadan eklenmemiş. Emek verilmiş bir site. Sonuçta pişirirken neye vaktini ayırdığını bilmesi gerekiyor bir kişinin.
Sonuç olarak konu dönüp dolaşıp zamana geldi yine. O zaman hala burada zaman kaybetmeyelim ve tıklayalım gitsin... Link metinde;)

1 Tem 2016

Enerji Oyunları - Acı

Video açılmıyorsa buraya tıklayın: https://youtu.be/HR9CaJt3Od4

Sık sık acılar çeken bir ülkedeyiz. Acılar tam geçerken yeniden patlıyor bir yerlerden kan revan... Çünkü artık ne zaman acıyacak diye beklemeye başlamış gibiyiz. Artık acısız bir hayatın imkansız olduğunu düşündüğümüz bir noktadayız. Tam da bu yüzden bu videoyu çektim bu gün. Nasıl da içimizdeki korku dolu beklentileri gerçeğe, maddeye, realiteye döktüğümüzü anlatmaya çalıştım.

Çekim yasası diyor ki: Neyi hissedersen onu çekersin! (https://www.youtube.com/watch?v=Amg4aCIYE74 )
Odaklanmanın gücüne göre: Odak noktan neyse onu büyütürsün! (https://www.youtube.com/watch?v=fsiBKWquA7s)
Dualite: Hangi taraftaysan o taraftakiler seni sarar! (https://www.youtube.com/watch?v=5shcutLXBcM)
Aynalama: içindekiler dışına yansır! (https://www.youtube.com/watch?v=KNoS-tEIqNE)
Sebep sonuç yasası: Kalbine ne ektiysen, gerçeğinde onu biçersin! (https://www.youtube.com/watch?v=ZKCi9y5vYq4)

Çektiğim tüm videoların anlamlarını birleştirdiğimde hep aynı şeyi farklı kelimelerle söylediğimi buluyorum. Tek bir gerçeğe çıkıyor yol o da içimizden geçirdiğimiz her hissi ve kelimeyi kontrol etmek zorunda olduğumuz gerçeği.
Ancak iş acıya gelince önce onun dibine çöken, tortulaşan korkuları bulmaya çalışmalı. Her acı aslında gerçeğe dönüşen korkularımıza işaret eder. Artık korku ile yüzyüzeyizdir çünkü somutlaşmıştır. O zaman korkuları fark edersek onları bilinç altından kaldırabiliriz, bu hakkımız doğar. En azından bu mümkün bu zamanlarda. Öte yandan acı dolu olayı artık yarattığımızdan ilk yapmamız gereken ağlayıp acıları göz yaşı ile dökmektir.
Acılar hissedilir. Başka birini acı çekerken gördüğünüzde genelde hissederseniz. Hatta toplumsal acılarda, kilometrelerce ötede bir şehirde bir bomba patlasa da onun acısını bulunduğunuz yerden hissetmeniz mümkün hem de hiç haberleri izlemeden. Biz insanlar aslında sandığımızdan çok daha hassas varlıklarız. O kadar ki bu hassasiyet genelde bizlere hastalıklar olarak dönmekte. Fiziksel ya da psikolojik her hastalık bilinç altında uyuyan kök inançlara işaret veriyor ve malesef bazen o kökler karşımıza sarmaşık duvarlar örmeden onları göremiyoruz. O acılarla yüzyüze gelmemek için sigara, uyuşturucu, sakinleştirici, alkol gibi yöntemlerle bastırmaya çalışıyoruz acıları. Oysa her bir acı daha büyüğünü doğuruyor sebep olduğu kökleri çıkarmadıkça.
İnsanın bu denli hassas bir varlık olduğunu görünce hayatın yaratım terazisinin ne denli hassas olduğunu hissediyorum. O kadar hassas ki çekim yasası için bir gram umut bir gram korkuya kafa tutabiliyor ama çoğunluğun düşündüğü ve hissettiği kazanır toplumsal olaylarda. Ne kadar demokratikmiş doğa yasaları, ülkenin demokrasi anlayışından ne kadar uzak. Oysa bize kalsa biraz fazla torpili olanın dileği gerçekleşirdi öyle değil mi? Malesef yaradanın yasaları, ayakkabı kutuları içindeki paraya bakmıyor. Onlar sadece içimizdeki hislere, bilinç altımızdaki kayıtlara ve zihnimizdeki düşüncelerin senkronizasyonuna bakıyor. Hatta işin içinde bir de ruhumuzun yaşam görevi var ki onu hala hiç bir konuya dahil bile etmedim çünkü önce içimizdeki sorunları halletmeliyiz. Sonra zaten ruhumuz bizi gitmemiz gereken yere götürür...
Şimdi acıyı bastırmayı bırakın da oturup onunla muhasebe defterinizi çıkarın. Bakalım hangi gizli hesaplardaki korkular size / bize bu acıları getirdi?

30 Haz 2016

Minik Mutluluklar

El yapımı kolye: @_rengahenk_

Mutlu olmak nasıl zor geliyor bazen. Büyük haksızlıkların ortasında bir hayat gibi yaşadığımız ancak artık bir çok şeyin sebebini biliyoruz. Bütün o ekonomik, politik oyunların farkında yaşıyoruz ancak neden olan cana oluyor bunu anlamlandıramıyoruz. Hangi saf yürek anlam verebilir ki can almak için patlatılan bir bombaya. Bir insanın içinde bir kalp varsa bunlar nasıl olabiliyor diye sorup duruyoruz kendimize. Beynimizin içinde binlerce hesaplaşma olup duruyor ve hiç bir çözüm bulamıyoruz. Sonra minicik bir mutluluk arıyoruz yüzümüzü gülümsetecek. Yağmur yağarsa şansa, minik bir gökkuşağına bakıp renkli hayatın tadını çıkarıyoruz iki dakikalık, sonra yine acı gerçeğe dönüveriyoruz. Karanlık düşünceler basıyor yine zihni. Boğuluyoruz içinde karmaşanın. Uyuşuyor acı bedenimizde, biz de o acının içinde kayboluyoruz.
Böyle zor zamanlar için evin sağına soluna minik mutluluklar bırakıyorum kendime ben. Melek şeklinde mumlar, kelebekli ayna süsleri, kızımın en güzel anlarının olduğu fotoğraflar ya da takı dolabında bana gülümseyen, cupcake işlemeli bir kolye. Görür görmez ana döndürüyorlar beni. Bu ana, olmam gereken yere. Minicik bir kolye mi bunu yapıyor diye soruyorsanız siz de bir bakın. Nasıl da tatlı öyle değil mi? İnsanı bulunması gereken zamana çiviler minik mutluluklar. Onları kendimizden esirgememeli. Kim sorarsa, insanoğlu doyumsuz tatminsiz derler ama beni minik pembe bir cupcake kolye bile hayata bağlayabiliyor, özellikle benim için özel düşünülmüş bir hediyeyse bir de elle yapılmış, emek harcanmış, göz nuru dökülmüşse... 
Teşekkürler kızlar, bu minik mucize elimden tutan bir mutluluk tılsımı gibi oldu:
Bingül ve @_rengahenk_

24 Haz 2016

Enerji Oyunları - DNA Aktivasyonu


Beyinde yer alan, minik bir kozalağı andıran, pineal bezin ana hücre DNA'sının aktive olması ile doğmadan önce bildiklerinizin bir kısmını hatırlayıp hayatınıza engel olan o en derin kodlara ulaşabiliyoruz. DNA'daki yazılımda genetik kayıtların yanısıra kişinin aile geçmişi ya da geçmiş hayatları, hatta yaşam formunda olmayan geçmiş yaşamları, belki de benim gibi, Dünya'ya ait olmayan formlarının bile kayıtları vardır. Durun durun şunu teker teker söyleyeyim.
Yani diyorum ki içinizde sürüp giden yalnızlık hissi belki de insan olmadan önce bir yıldız ya da denizin dibince bir kum tanesi olduğunuzdandı, kim bilir. Aslında mümkün değil gibi görünse de ben terapilerimde bizzat bunları danışanlarımda görüyorum. İnsanları tanıdıkça onları daha çok seviyor ve daha da çok anlıyorum. Dahası artık deniz kenarındaki bir kum tanesi ya da bir yıldız benim için daha da özel oldular. Ne de olsa bir gün karşıma arkadaşım olarak çıkabilirler. Yine de böyle örnekler terapilerimde henüz çok fazla değil ancak bunlara raslamış olmak benim için mucize çünkü okuduğum kitaplarda (özellikle Dolores Cannon'un kitaplarında) bunlar anlatılıyordu. Dolores bir psikologdu ve ben hep yanına terapiye gelenlerin kafayı çizmiş olduklarını ve bu kitapların deli saçması olduğunu düşünüyordum. Ta ki bir gün ben geçmiş hayatlarımdan bazılarını görüp hatta insan olmadan önceki formumla bir rüyamda yüzleşene kadar.
Benim durumum terapi yaptığım kişilerden biraz farklıydı. Ben bu hatırlamaları bir terapistim olmadığından delta frekansında yapıyordum. Yatmadan önce sorularımı sorup rüyamda cevapları hatırlamaya bilincimi programlıyordum hala da yapıyorum. Bu öğrenilebilen bişey. Kolaylıkla uygulayabilirsiniz. Terapi yaptığım kişilerse theta frekansında bunları hatırlıyorlar. Yani uyumadan. Durum daha da ilginç hale geliyor bence. Yani insan artık kendi bilincini ya da başkasının bilincini uyumadan programlayabiliyor. Bu yaşadığım şey bana olağanüstü geliyor. Müthiş bir his bunun olabilirliğini bilmek.
Her şeyin ama her şeyin bir bilincinin olduğunu söylediğim bir videom vardı, ismi BİLİNÇ. İzlemenizi tavsiye ederim. Belki sorularınız biraz olsun cevap bulur.
Bütün bu sorular DNA aktivasyonundan sonra cevap buluveriyor ancak tek bir şeyi bilmek lazım o da sormayı bırakmamak. Bir videom daha vardı İSTEMEK (burda: http://www.lilibebek.com/2016/05/enerji-oyunlar-istemek.html) , size sürekli isteyin demiştim. Şimdi de diyorum ki sürekli soru sorun çünkü sormak, istemenin kardeşidir. Sormak, cevap istemektir! Ancak cevap geldiğinde hazır olmalısınız ve onu es geçmemelisiniz. Çünkü enerjilerin verdiği cevaplar çok nazik ve zariftir tabi siz de nazik ve kibar sorular sorduysanız.
Sorularınızı sorarken içinizde negatif hisler olmamasına dikkat edin. Negatif hislerle sorularınızın cevapları sizi üzecek derecede negatif gelebilir. Zoru sormanın da mı frekansı var diyorsanız, evet, onun da doğru frekansı var. Çünkü doğru frekansta soru sormazsanız cevaplar acıtıcı olabilir. Bu enerjiler çok güçlü olduğundan cevapları da çok hoyrat olabiliyor. Eğer soru sormaktan korkuyorsanız şunu deneyin; "Bütünün hayrınaysa.... ...neden oluyor bilmeme lütfen izin verilsin!" ya da "Eğer canımı acıtmadan, hiç kimseyi üzmeden ve kırmadan bana ........ sorumun cevabının verirseniz çok mutlu olurum!" gibi... Çocuksu saflık ve mütevazlikle sorularınızı sorun. Niyetiniz mutlaka saf olmalı sakın unutmayın.

23 Haz 2016

17 Haz 2016

Enerji Oyunları - Eleştiri

 Video açılmıyorsa burayı tıklayın: https://youtu.be/wyTVeL6oIUQ

Bu hafta liseli bir izleyicime cevap vermeye kalkıştım ve buyurun başımdan geçenler.
Aslında niyetim, üniversite sınavına girme arifesinde olan çok genç bir izleyicimin annesinin eleştirilerine duyduğu derin üzüntüyü aşabilmesi için bir kaç taktik vermekken odak noktam eleştirilmek oluverdi birden. Tabi, odaklanmanın gücü isimli videomu izlediyseniz tahmin edersiniz ki odaklandığım şeyi yani eleştiri konusunu hayatımda büyütmeye başladım. Eleştiriler çok sert başladı ancak çok ilginç bir şey oldu, ki bu ilk defa da olmuyor! Daha önce de oldu diyorum yani. Videolarımın altına bırakılan hakaret içeren bir takım eleştiriler, aslında yorumları kontrol etmememe rağmen yorumların yanına yansımadı. Belki de yazanlar siliyordur yorumları yazınca, bilemem. Youtube'ta o kadar acemiyim ki gerçekten ne olduğunu anlayamıyorum. O yorumları sadece son zamanlarda gelen yorumlar sekmesinde buluyorum ancak cevap vermek üzere yoruma tıkladığımda videonun altında bulunmaları gerekiyorken yoklar. İşte buna diyorum ilk defa olmuyor bu. Daha önce de hakaret içerikli yorumlar panoya yansımadı yine oluyor. Neye inanıyorum biliyor musunuz? Kötü niyetlilerden beni bir şeylerin koruduğuna, mucizelere inanıyorum. İyi ki inanıyorum... İyi ki yansımıyorlar. Yoksa insan o kadar ağır eleştirilince sanırım kabalaşır, bu da dualiteye uymak, onun bir parçası olmak demek olur. Dualite ile ilgili videomu izlemediyseniz buradan ulaşabilirsiniz.
Haftanın devamında yine bir takım eleştiriler aldım ancak cevaplama zamanı bulup da fikirlerimi detaylıca paylaştığımda bu defa da kişinin eleştiri amacı gütmediğini, sadece kendini yanlış ifade ettiğini anlamış oldum. Yani bazen durum sizin eleştiriliyor olduğunuz değildir, bazen sizi eleştiriyor gibi görünen kişi aslında yeterli düzeyde kendini ifade edemediğinden, hassasiyet ve empati düzeylerimiz farklı olduğundan yanlış anlamalar da ortaya çıkabiliyor.
Eleştiriyi silah olarak kullananları da görüyorum. Şöyle ki, bir ortamda otorite kurabilmek adına önüne geleni horlayıp, aşağlayıp, eleştirerek kendi iktidarını ve otoritesini kabul ettirmeye çalışanlar da az değil. Öyle ki siz ona yaklaştığınız anda sizi eleştiri bombardımanın tutup siz ağzınızı açana kadar çoktan sizi haksız ve yetersiz görünen bir hale getirebiliyor bu tipler. Çevrenizde böyle biri varsa davranış modelini incelemeli ve iletişimde AYNALAMA dediğimiz teknikle cevap vermelisiniz. Yani onu ona yaşatın ki size ne yaptığını anlasın, davranışlarını kopyalayıp ona karşı kullanın yapabildiğiniz kadar. Muhtemelen en sevmediği karakter kendi karakteri gibi olanlardır. Eğer ona onu gösterirseniz öncelikle şaşıracak ve çok kızacaktır. Hala sizden açıklama bekliyorsa plan B'ye geçin. Ona ne yaptığınızı anlatın. Şöyle diyebilirsiniz:  "Şaşırdın mı yoksa? İşte sen bana böyle davranıyorsun!" deyip yüzündeki ifadenin tadını çıkarın. Belki de hala konuşmaya çalışacaktır. O zaman o kişi avuçlarınızdadır artık. Konuşmaya devam edin ve anlatımınızı tamamlayın. O ortamdaki herkesin bu tavırlarından bıkmış olduğunu ve insanları yıldırdığını bilmesinin zamanı gelmiştir.
Herkes, gelişmek ve değişmek isterse bir ikinci hakkı daha hak ediyor. Affedin ve istemişlerse onlara o hakkı verin...
Keyifli değişimler;)

15 Haz 2016

Vintage Kumaş ve Etek Pantalon


Benden en az on yaş büyük bir kumaşı kestiğime inanamıyorum. Arkadaşımın annesinin dolabından benim dikiş odama geldi çünkü annesi bu kumaşı yıllardır değerlendirmemiş. Annesine ise çeyizinde gelmişse demek ki bu kumaşın elini öpsem abartmış olmam. Teyzem sayılır. 

10 Haz 2016

Enerji Oyunları - Meditasyon



Video açılmıyorsa buraya tıklayın: https://youtu.be/nHJ6mMxQegU

Meditasyon yapmaktan ne anladığımı anlattım bu videoda. İlk başlarda çok anlamsız bulduğum ve boş boş oturmak gibi gelen bu eylemle bir süre sonra bedenimi ve hislerimi tanımaya başlamıştım. Tıpkı videonun başındaki gibi oturarak meditasyon yapmak çok işe yarıyor ama her zaman böyle yaptığımı söyleyemeyeceğim. Bazen uzanıyorum ve sadece hayal kuruyorum. Bazen yürüyüş yaparken derin derin nefesler alarak içimdeki acelecilik hissini uzaklara gönderdiğimi hayal ediyorum. Niyet hep önemlidir diyorum ama burada o yürüyüşü yaparken net bir şekilde niyetimi belli etmiyorum yani net kelimelerle ne yapacağımı tanımlamıyorum sadece şöyle bir yürüyüp kafa dağıtmak yani odak noktamı negatiften pozitife çevirmek oluyor çoğu zaman. Ancak bu bile kendi başına bir programlama. Yani aslında kendi kendinizi programlamanız o kadar da zor bir şey değil bunu vurgulamaya çalışıyorum. Çoğunuz videoları izleyince ya da yazıları okuyunca "Zaten doğru yapıyormuşum!" diyor. Aslında evet, çoğu zaman içimizden geleni yaptığımızda doğruyu yapmış oluyoruz. Sorun o içimizden geleni yapmadığımızda oluşmaya başlıyor ya da içimizdeki sesleri karıştırdığımızda oluyor, egonun ve ruhun seslerini... Meditasyon bu iki sesi çok iyi tanımaya da yarıyor.
Meditasyon yapmak istemediğimde dikiş de dikiyorum bildiğiniz gibi. Yıllardır bu bloğu yazıyorum ve dikiş merakım sayesinde belki de çok zor zamanların üstesinden zevkle geldim. Herkesin kendini kaptırdığı bir hobisi olması gerektiğini sürekli vurguluyorum zaten ama konu meditasyon olunca bir kez daha yinelemekte fayda var. Hobi dediğiniz o iş aslında sizi hayata bağlayan, yeteneklerinizi materyal boyuta aktarmanıza yardımcı olan bir iş. Yetenekler ruhun dünyadaki yaşam görevine ulaşmak için seçmiş olduğu özel yöntemlerdir. Bu nedenle yetenekleri yolunda ilerleyenler belki zengin değil ama bereketli ve huzurlu bir hayata sahip olurlar. Sahip olmuyorlarsa işte orada yine blokajlar var demektir zaten. Çünkü bir kez yaşam görevinizin izlerini yakaladığınızda eşzamanlamaların, mucizelerin, hayallerinize hızlıca ulaşmaya başlamanın coşkusu sarar hayatınızı. Bu da meditasyonla bulunabiliyor pek tabi.
Hangi meditayon tekniği bana daha uygun diye soranlara da buradan cevap vereyim:
Sizin için en doğru olanı ancak siz bilebilirsiniz. Yapmanız gereken biraz da denemektir. Yani öyle ön yargılı yaklaşmaktansa biraz zaman ayırıp kendinizi keşfetmenin başka başka pencerelerini bulabilirsiniz. Kendiniz hakkında keşfettikleriniz inanın sizi hem çok şaşırtacak hem de çok heyecanlandıracak. En azından bende durum böyle olmuştu. Belki de kendimi farklı bir açıdan analiz etmekti beni heyecanlandıran... Zihnim beni hep mutsuz ve kötümser biri olarak tanıyordu. Oysa meditasyonlarla mutluluğu içimde kendiliğimden aktif etmeyi ve onu istediğim kadar benimle tutabilmeyi öğrendim. En güzeli de öfke ya da nefret gibi hisler varken bile sadece onları bırakmak istiyorum dediğimde iki dakika içinde bedenimden süzülüp gitmelerine şahit olmaktı. Genelde günlerce üzülürdüm haksızlığa uğrayınca. Meditasyonlar yapa yapa çok daha hızlı ve doğru kararlar alabilmeyi öğrendim. Haksızlıkları avantaj olarak görebilmeyi ve onların sonucunda hayatımı mucizevi bir şekilde dönüştürmeyi öğrendim. Çünkü bu hayat benimdi ve onunla oynamak da benim hakkımdı. Sadece istedim, denedim ve başardım. Başardıkça inancım güçlendi ve daha da fazlasını istemeye başladım. Oyun gibi... Sonra da daha fazlası geldi ama asla bir sonraki adım için programsız kalmadım. Çünkü gideceğim son noktayı bile programlamıştım. Sırası ile adım adım her planım çalışmakta ve yaşam artık istediğim gibi şekillenmekte. Çünkü coşku ile onun kontrolünü kendi ellerime aldım ve böyle sorumlulukların hepsini almak da hiç kötü değilmiş.
Bunların hepsini meditasyonlarla anladım. Anlamadığım yerlerde okudum. Okuduklarımı anlamayınca yine meditasyon yaptım. Gözlerim açıkken okuyarak, kapalıyken de meditasyonlarla öğreniyorum yetmiyor uyurken de öğreniyorum. Uyanış uzun bir süreç ve bir yerden başlamak gerekli. Siz hala denemediyseniz bence ufak ufak kendinize iyi bakmaya yani meditasyon yapmaya başlayın. Bence meditasyon kendine iyi bakmaktır.

7 Haz 2016

Boncuk İşlemeli Eşofman


"Yok artık!" demeyin. Gerçekten spor eşofmanlar çok şık oluyorlar ama öyle onları giyip, profesyonel sporcu gibi görünüp atletik bir fizik sahibi olmayınca sanki yanlış paketlenmiş bir ürün gibi hissediyorum.

3 Haz 2016

Enerji Oyunları - Kalbini Dinlemek

Video açılmıyorsa burayı tıkla: https://youtu.be/WkN-v7x3PoU

"Kalbini dinle, sana asla yalan söylemez!"
Çok sık duyduğumuz bu sözün somut olma olasılığını araştırdım geçen yıl. Bulduğum tek şey hislerimle konuştuğu oldu. Şimdilerde ise sık sık tekrar eden minik fısıltılar halinde konuşuyor bana kalbim. Biliyorum beni asla üzmeyeceğini. Attığım her adımda sadece onu kılavuz biliyorum. Egom korktukça daha da çok kalbimin isteklerinin peşine düşüyorum. Daha da çok sahipleniyorum o minik fısıltıları ve her minik fısıltı hayatıma minik bir mucize getiriyor. Artık hayatımda mucizeler olmayınca garip geliyor diyebilirim. Yani planlarım alt üst olacakken bile sadece kalbimin sesini dinliyorum ve rahatla ilerliyorum. Sonra bir bakıyorum ki ilahi planlama benim için her şeyi düşünmüş. Ben yine, millet güneş altında ter dökerken gölgede dondurmamı yudumlayan ballı velet oluyorum. Anlatabiliyor muyum ne denli keyifli oluyor kalbini dinlemeye başlayınca... Minicik anlar bile kocaman keyiflere dönüşebiliyor. 
Geçen hafta sonunda, gelen onca mail arasında boğulmuşken haftalık randevularımı planlamaya çalışıyordum theta healing seansları için. İçimden bir ses: "Salı ve çarşambayı boş bırak, boş bırak önemli işler var, önemli biri var boş bırak!" diye tekrarlayıp duruyordu. Onca iş arasında, üstelik çalışmaya en müsait olduğum günleri neden boş bırakayım ki diye düşünürken bir türlü randevuları o günlere veremedim gitti. Bir kişi salı günü aldığı randevuyu sabah saatlerinde almayı da tercih edince birden içim rahatladı. Hala neler olup bittiğini bilmiyordum ama salı sabahı Lili'nin sınıf annelerinin toplantısı çıktı okulda ve gitmek zorunda kaldım. Çarşamba içinse pek sevdiğim ve yardım etmeden bırakamayacağım bir arkadaşım aradı ve o aradığında da randevu talebinde bulununca birden içimden coşkulu bir akış başladı. Yani kalbim çarşamba günü için izin vermişti. O akış sanki bir tür çağlayan gibi. Kalbim sadece hislerle değil artık, fısıltılarla ve coşkularla konuşuyor bende. Ne de geç öğrendim onu dinlemeyi. 
Oysa üniversitede bana öğretilen mutlaka zekamla kararlar almam gerektiği idi! Şimdi okulda bana öğretilen bir çok kuralı silip atıyorum çöpe. Kalbimin sevmediği hiç bir kuralı tanımıyorum. Böylesi daha iyi. Bu şekilde hayat bir çağlayana dönüştü artık. Meğer böyle yaşamak ne zengin hissettiriyormuş. 
Videoda da dediğim gibi: Hayatınızın kaptanı bilinç altınız ve asistanı zihniniz olmasın, tam da o zaman hayat dolaşmış bir yumağa dönüşüyor. Kaptan kalbiniz olsun ve açtığı yolda nasıl ilerleyeceğinizi bırakın zihniniz bulsun. Çünkü kalbiniz doğruca beyninize mesaj verir ve kalpten zihne tıpkı beynin içinde olan nöronlar gibi binlerce nöron vardır. Kalbinizin manyetik alanı beyninizin manyetik alanından neredeyse 5000 kat daha fazla ise onun bildiklerine güvenin diyorum. O sizin için gözlerinizin görebildiğinden çok daha fazlasını görebiliyor ve beyninizin algılayabildiğinden çok daha fazlasını algılıyor. O kısık sese, minik fısıltılara güvenin!

Ekleme not: Videomda bahsettiğim nefes tekniğinin videosu burada, merak edenler deneyebilir. Bakalım siz de sorularınıza cevaplar alabilecek misiniz... ( https://www.youtube.com/watch?v=YEb-aHNxG3o&list=WL&index=29 )

2 Haz 2016

Büyük inciler - DIY


Geçen sene internette gördüğüm bir kolyeyi yapmak için uygun incileri bulup hemen almıştım. Sonrasında öyle bir kenara atmışım ki onları bir daha asla hatırlamadım ne incileri, ne
Geçen hafta incilerin ikinci kez bulunca bu defa hemen yarım bıraktığım işi tamamladım ve daha o gece kolyem hazırdı. İnstagramda takip edenler burdan bilir: https://www.instagram.com/p/BFzK3aAL_Ae/?taken-by=lilibebek
Beş dev inciyle pratik ve sıra dışı şıklık hakkımı bu sene kullanacağım. Bakalım nasıl kombinlerde parlayacak bu beşi bir yerde!
Hadi bakalım sıra sizde şimdi siz söyleyin hangi DIY projelerinizi kenara atıp unuttunuz? Siz de benim gibi unutkansanız kalkın ve karıştırın o dolaplarınızı hemen, kim bilir kendinize ne sürprizler bulacaksınız, geçmişten bu güne bıraktığınız...

27 May 2016

Enerji Oyunları - Dualite


Video açılmıyorsa buradan izleyebilirsiniz:  https://youtu.be/5shcutLXBcM

İnsan iyiliği ruhu ve kötülüğü de egosu ile yaratır. Çünkü bilinç altınız (egonuz) sizin kulağınıza sürekli yetersiz olduğunuzu, sürekli eksik bir şeylerinizin olduğunu, sürekli başaramayacağınızı fısıldayıp durur. Size bir sır vereyim mi, bazen iyiliği bile egomuzla yaratabiliyoruz. Çünkü bazen ego, iyilik yaparak tatmin olur ve insanların aciz olduklarını görüp onların kendisinin yardımına ihtiyacı oldukları ile tatmin yaşar! Sizin hiç, ekonomik durumunuz kötüyken size yardımcı olup duran, sizin ekonomik durumunuz iyileşince sizinle arası bozulan zengince bi arkadaşınız oldu mu? Bu verebileceğim örneklerden sadece bir tanesi...
Dualite, insan egosunu dinlemeyi ve ona uymayı bırakana kadar devam edecek insanoğlu için. Çünkü ruhumuz ışığı temsil ediyorsa, egomuz da karanlığı temsil ediyordur. Genelde insanlar, bilinç altlarındaki kısıtlı kaynak inancı ile hareket ederler. Savaşları doğuran inanç da kısıtlı kaynak inancının ta kendisidir zaten. Aman dünyada petrol rezervi biterse ne olur? Cevap veriyorum: suyla çalıştırılan araba üreten adamın, atölyesinde ölü bulunmasından sonra ilginç bir şekilde ortadan kaybolan araştırmaları bence ortaya çıkar, ya da dünyadaki binlerce dahiden biri çıkıp suyla giden arabayı yeniden icad eder? Hatta belki insanlar arabaya ihtiyaç duymayacağı bir döneme bile gelmiş olur. Kim bilir? Belki astral seyahat moda olur ileride, bırakırız makine ile uğraşmayı olmaz mı?
İçimizde korku olduğu sürece dualite devam edecek. Korku egonun konuşurken en sık kullandığı histir. Bilinç altınız korku yaratarak sizi bilinmeyenden hem de bilinmeyenin her türünden korumaya çalışmaktadır. Aç kalacağı korkusu ile insan hırsız olup hak yer hale gelir. Aşağılanacağı korkusu ile kendini çok başarılı gibi göstermeye çalışır ve bir sürü diploma ve sertifika peşine düşer, sonra gidip çok para kazanmaya çalışır ki kaliteli bir cep telefonu ve fiyakalı arabası olsun. Olsun ki dışarıdan bakan hiç küçümseyemesin. Onu diyordum, olduğunuz halde ne kadar başarılı olduğunuza inandığınız anda insanlar da size inanır. Siz kendi kalitenize inanırsanız artık insanlar bir takım egoistik durumların peşinde koşmamanızı anlamaya çalışır, sorgular ama eleştirmez. Sadece saf SİZ olmayı başardığınızda huzur içinde kendinizi en içten gülümsemenizle takdim edersiniz ve herkes de sizin gerçeğinize ayak uydurarak yarattığınız saf SİZe saygı duyar. Kendi içimizdeki savaşı bitirmeden dışarıdaki savaşı asla bitiremeyiz kabul edin.
Kendinizle küs iseniz, kendinizi affetmiyorsanız malesef kendi geleceğinizi içinizdeki savaşla yaratmaya başlamışsınızdır. Hiç bir şekilde yapmış olduğunuz hataların intikamını kendinizden sonsuza dek almaya çalışmayın. Sizin sebep sonuç yasasına göre yaratılmış ve ödemeniz gereken bir bedel vardır evet ama siz kendinizi affedebilirseniz ancak o zaman enerji regulasyonu sağlanacak ve işler sizin için yoluna girecektir. Affetmek şart dediğimde bunu sadece başkaları için demiyordum, kendiniz için de diyorum. Affetmediğiniz sürece egonuzun yönetimi altınızdasınız ve hala dualitenin karanlık kısmına takılı kalıyorsunuz. Zaten ya aydınlık kısmındasınızdır ya da karanlık kısmında. Ancak ruhuyla bir olmayı başaran oyunun kurallarını öğrenmiş olacak ve ancak kuralları öğrenen bu dualite sisteminden kurtulabilecek.
Artık keyifli oyunlar. Hayatı ciddiye almayın, çünkü ruhunuz hiç ama hiç ciddiye almıyor. Ne de olsa o sonsuz olan ve sadece var oluşu büyütmeye çalışandır, ego ise bedeniniz ölünce onunla birlikte yok olacak olan. Korkması gereken elbette egodur. Siz kimi dinleyeceğinizi ve kime benzemek istediğinizi seçin!

25 May 2016

500 Takipçi / Özel Hediye


Bu hediye sahibini bulmuş ve bahsi geçen video kanalımdan silinmiştir!
Kanalım takipçilerinden İbrahim AKIN theta healing terapisi ile blokajlarından arınacak. Kendisini şansı için tebrik ediyorum. Bir dahaki terapi hediyem için az daha sabır;)

Kanalımda yaptığım ilk yayınlarda her gelen izleyiciye evde OLEEEY çekiyordum.
Lili merakla bir gün; "Bakayım kaç takipçin oldu anne?" dedi ve telefonu elimden aldı.
"Sadece yirmibeş?" diye yüzüme garip garip baktı ve ekledi "Anne, milletin yirmibeşbin takipçisi var sen neyin kafasındasın yeaaaa?". "Takipçilerime laf etme sen!" diye payladım. "Onlar enerji oyunlarının farkında olanlar, onlardan çok yok dünyada zaten, yavaş yavaş çoğalacaklar ve bir gün herkes enerji oyunlarnının bir parçası olduğunu anlayacak!" dedim. Lili hala takip eden her kişiye tribünde gole sevinen seyirci gibi OLEEEY çekmeme garip garip bakıyor. Bir gün o da anlayacak;)
İşte o anlattığım zamanlarda, ilk videolarımı çekmeye başladığımda içimden minik bir hediye vermeyi dilemiştim. 500 takipçim olunca bir kişiye on-line theta healing terapisi hediye edecektim. "İstemek" isimli videomun kayıdını yaptığımda artık 500 kişiyi geçmiştik bile, zamanı gelmişti...

Şimdi siz de kanalımın takipçilerindenseniz, mail adresim lilitosuzy@gmail.com adresine 500 özel başlıklı bir mail yazarak içine adınızı soyadınızı ve takipçi youtube isminizi yazın.
 Mümkünse hangi konuyla ilgili çalışmak istediğinizi de ekleyin:
a) sağlık
b) para
c) kilo
d) aşk
yukardakilerden birini seçerek detayı maila ekleyebilirsiniz.
Bu haftasonu başvuranların listesini yaparak theta frekansında şanslı kişiyi meditasyonla seçmeyi planlıyorum. Bütünün hayrına, kime yardım etmem gerekiyorsa ona destek olmaya niyet ediyorum.
Dilerim hediyemi sevmişsinizdir;)  

24 May 2016

Bomber Jeket Zamanı


Sonunda geçen sene diktiğim bomber ceketi giyme fırsatı buldum. Havalar güzelleştikçe dikip kenara attığım yazlıkları gün ışığına çıkarabilirim diye seviniyorum.
Bu şahane kumaşı pazarda çok az miktarda bulduğum için arka kısmına siyah saten ile ekleme yaptım. Hem spor hem de şık bir görüntü oldu siyah renk parçası eklenmesi ile birlikte. Kollarda ve ön kısımda bu desenli parçanın tümünü kullandım.
Kumaşın güzelliğinden dolayı onu pazarda bırakamadım. Hala da pişman değilim. Ona verdiğim zamana kesinlikle değdi. Rengi ve duruşu ile çok sevdim bunu ben.