Video açılmıyorsa buraya tıklayın: https://youtu.be/HR9CaJt3Od4
Sık sık acılar çeken bir ülkedeyiz. Acılar tam geçerken yeniden patlıyor bir yerlerden kan revan... Çünkü artık ne zaman acıyacak diye beklemeye başlamış gibiyiz. Artık acısız bir hayatın imkansız olduğunu düşündüğümüz bir noktadayız. Tam da bu yüzden bu videoyu çektim bu gün. Nasıl da içimizdeki korku dolu beklentileri gerçeğe, maddeye, realiteye döktüğümüzü anlatmaya çalıştım.
Çekim yasası diyor ki: Neyi hissedersen onu çekersin! (https://www.youtube.com/watch?v=Amg4aCIYE74 )
Odaklanmanın gücüne göre: Odak noktan neyse onu büyütürsün! (https://www.youtube.com/watch?v=fsiBKWquA7s)
Dualite: Hangi taraftaysan o taraftakiler seni sarar! (https://www.youtube.com/watch?v=5shcutLXBcM)
Aynalama: içindekiler dışına yansır! (https://www.youtube.com/watch?v=KNoS-tEIqNE)
Sebep sonuç yasası: Kalbine ne ektiysen, gerçeğinde onu biçersin! (https://www.youtube.com/watch?v=ZKCi9y5vYq4)
Çektiğim tüm videoların anlamlarını birleştirdiğimde hep aynı şeyi farklı kelimelerle söylediğimi buluyorum. Tek bir gerçeğe çıkıyor yol o da içimizden geçirdiğimiz her hissi ve kelimeyi kontrol etmek zorunda olduğumuz gerçeği.
Ancak iş acıya gelince önce onun dibine çöken, tortulaşan korkuları bulmaya çalışmalı. Her acı aslında gerçeğe dönüşen korkularımıza işaret eder. Artık korku ile yüzyüzeyizdir çünkü somutlaşmıştır. O zaman korkuları fark edersek onları bilinç altından kaldırabiliriz, bu hakkımız doğar. En azından bu mümkün bu zamanlarda. Öte yandan acı dolu olayı artık yarattığımızdan ilk yapmamız gereken ağlayıp acıları göz yaşı ile dökmektir.
Acılar hissedilir. Başka birini acı çekerken gördüğünüzde genelde hissederseniz. Hatta toplumsal acılarda, kilometrelerce ötede bir şehirde bir bomba patlasa da onun acısını bulunduğunuz yerden hissetmeniz mümkün hem de hiç haberleri izlemeden. Biz insanlar aslında sandığımızdan çok daha hassas varlıklarız. O kadar ki bu hassasiyet genelde bizlere hastalıklar olarak dönmekte. Fiziksel ya da psikolojik her hastalık bilinç altında uyuyan kök inançlara işaret veriyor ve malesef bazen o kökler karşımıza sarmaşık duvarlar örmeden onları göremiyoruz. O acılarla yüzyüze gelmemek için sigara, uyuşturucu, sakinleştirici, alkol gibi yöntemlerle bastırmaya çalışıyoruz acıları. Oysa her bir acı daha büyüğünü doğuruyor sebep olduğu kökleri çıkarmadıkça.
İnsanın bu denli hassas bir varlık olduğunu görünce hayatın yaratım terazisinin ne denli hassas olduğunu hissediyorum. O kadar hassas ki çekim yasası için bir gram umut bir gram korkuya kafa tutabiliyor ama çoğunluğun düşündüğü ve hissettiği kazanır toplumsal olaylarda. Ne kadar demokratikmiş doğa yasaları, ülkenin demokrasi anlayışından ne kadar uzak. Oysa bize kalsa biraz fazla torpili olanın dileği gerçekleşirdi öyle değil mi? Malesef yaradanın yasaları, ayakkabı kutuları içindeki paraya bakmıyor. Onlar sadece içimizdeki hislere, bilinç altımızdaki kayıtlara ve zihnimizdeki düşüncelerin senkronizasyonuna bakıyor. Hatta işin içinde bir de ruhumuzun yaşam görevi var ki onu hala hiç bir konuya dahil bile etmedim çünkü önce içimizdeki sorunları halletmeliyiz. Sonra zaten ruhumuz bizi gitmemiz gereken yere götürür...
Şimdi acıyı bastırmayı bırakın da oturup onunla muhasebe defterinizi çıkarın. Bakalım hangi gizli hesaplardaki korkular size / bize bu acıları getirdi?
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder